İmla Kuralları Nedir

İmla Kuralları Nedir ? İmla Kuralları Ne demek ?

1-)Alm. Rechtschreibung. Orthographie (f), Fr. Orthographe (f), İng. Ortohography. Bir dilin yazıya geçirilmesinde uyulması şart olan kaideler. Bunlar her dilin hususiyetlerine göre değişik olabildiği gibi, birçok dillerde ortaklaşa kullanılanları da vardır. Bir dilin yazıya geçirilmesinde birlik, doğruluk, anlaşılırlık ve düzgünlüğün sağlanması için o dilin imla kurallarına uymak mecburidir.

Türkçedeki imla kurallarının bir kısmını harfler, ekler, bazı kelimelerin yazılışları, bir kısmını da noktalama işaretleri ihtiva eder. Bunlar şu şekilde sıralanır:

Büyük harfin kullanıldığı yerler:

1. Her cümlenin başındaki kelimenin ilk harfi veya cümle sonunda nokta (.), iki nokta üstüste (:), ünlem (!), soru işaretinden (?) sonra gelen kelimenin ilk harfi;

2. Bütün orta yazı başlıklarının her kelimesinin ilk harfi;

3. Hürmet ve meslek bildiren ünvanların ilk harfi;

4. Özel isim (insan, hayvan, şehir, gazete, kitap) ve tamlamalarının ilk harfi (Ali Kahraman’ın, Minnoş’un, Edirne’den, Şanlıurfa’nın, Türkiye Gazetesi’ne, İslam Âlimleri Ansiklopedisi’nin, Türkiye Çocuk Dergisi’ne gibi);

5. Dağ, göl, deniz, vadi, yön, savaş, kurum, kale, eser gibi ibare ve tamlamalar, kesme işareti kullanılmadan (Ağrı Dağında, Van Gölüne, Güneydoğuda, Malazgirt Zaferine, Türkiye Büyük Millet Meclisinden, Ankara Kalesine, Ulu Camide, Beylerbeyi Camiinden gibi);

6. Saygı, ünvan, meslek bildiren takma isimler, kesme kullanmadan (Ali Beyden, Selma Hanımın, Merkez Efendiye, Rüstem Paşanın, Remzi Hocanın, Demirci Osman Ustaya, Orhan Gaziden, Yavuz Sultan Selim Hanın, Mekke-i mükerremede, Başbakandan, İçişleri Bakanının gibi);

7. Dil, din, millet, topluluk isimleri, kesme kullanmadan (Türkçenin, İslamiyette, Müslümanlıkta, Hanefilerin, Japonlardan, Beşiktaşlıların, Selçuklulardan, Aydınoğulları gibi);

8. Şiirlerde mısra başlarındaki kelimelerin ilk harfi;

9. Kısaltmalar;

10. Tarihlerde, ay ve günler (10 Temmuz 1991, Cumartesi günü gibi);

11. Dünya haricindeki diğer sekiz gezegenin ilk harfleri, büyük harfle başlar.

ki bağlacının yazılışı:

Türkçede iki çeşit “ki” vardır. Bunlardan aitlik eki olan “-ki”, kendisinden önceki kelimeye bitişik yazılır ve bir isimle kullanılır:

Evdeki çocuk, köşedeki döşek, gazetedeki yazı...

Bağlaç olan ki aslında bir kelime olup mutlaka ayrı yazılır:

Buyuruyor ki, tam kapıyı açmıştı ki, bir duydu ki geri döndü, öyle ki...

Soru eki olan mi (mı, mi, mu, mü) nin yazılışı:

Soru eki olan mi, kendisinden önce gelen kelimeden (fiilden) ayrı yazılır ve sona soru işareti (?) konur:

Nedim evde mi? Gider misiniz? Doğru mudur?

de bağlacının yazılışı:

Türkçede iki çeşit (de) vardır. Bunlardan biri ismin hallerinden bulunma halini ifade eder. Bu “-de” kendisinden önce gelen kelimeye bitişik yazılır:

Havada uçtu. Yemekte buluşuruz.

Bağlaç olan ve “dahi” manasına gelen “de” ise ayrı yazılır:

Yere de düştü. O da gitti. Sen de mi? Olsa da olmasa da fark etmez.

ile bağlacının yazılışı:

Kendisinden önce gelen kelime sessiz harfle biterse, “i” düşerek “-le” veya “-la” halinde birleşir ve bitişik yazılır:

elimle, imanla...

Kendisinden önce gelen kelime sesli hafle biterse araya “y” harfini alarak birleşir ve bitişik yazılır:

gemiyle, arabayla...

İle bağlacı, üçüncü şahıs iyelik (sahib olma) ekinden sonra gelirse, kendisinden önce gelen kelime ister kalın, ister ince sesliyle bitsin, muhakkak “-yla, -yle” şeklinde birleşir ve bitişik yazılır:

arabasıyla, mendiliyle...

Sessiz harflerin uyumu:

1. Kelimelerin sonunda bulunan “p,ç,t,k” harflerinden sonra sesli harfle başlayan bir ek gelirse, bu harfler yumuşayarak “b,c,d,g” ye çevrilir:

dolap-dolabı, ağaç- ağacı, geçit, geçidi, kapak-kapağı...

2. “ç,f,h,k,p,s,ş,t” harfleri “sert sessiz” dediğimiz harflerdir. Bir kelimenin sonunda, bu sert sessizlerden birisi varsa ve (c,d,g) dediğimiz yumuşak sessizlerle başlayan bir ek gelecekse, bu ek (ç,t,k) haline döner. Kısacası; bir kelimenin sonu “f(ı)st(ı)kç(ı)ş(a)h(a)p” harfleri ile biterse “c,d,g”li ekler, yine bu harflerden olan “ç,t,k” ile yazılır:

Kireçci (değil) kireççi, kireçden (değil) kireçten, biçgi (değil) biçki, tarihci (değil) tarihçi, birlikden (değil) birlikten, gözlükcü (değil) gözlükçü, aşcı (değil) aşçı, sütden (değil) sütten...

Bitişik yazılan kelimeler ve fiiller:

Birleşik kelimeler (aslanağzı, akbaba, önsöz, dedikodu, işbaşı, yüzbaşı, binbaşı, cumartesi, pazartesi, asbaşkan gibi); pekiştirme sıfatları (kapkara, masmavi, büsbütün gibi); yeterlik, tezlik, yakınlık, sürerlik birleşik fiilleri (şaşakalmak, bakadurmak, olagelmek, sürüvermek, düşeyazmak, gidebilmek gibi); yardımcı fiillerin (et- eyle-, ol-) kullanılması halinde ses düşmesine veya ses artmasına uğrayan kelimeler (sabretmek, şükretti, hapsetmiş, hatmetmiş, kahreyle, kahrol, hapsoldu, emredince; affetti, affoldu, zannet, reddet, reddoldu, addedince gibi) bitişik yazılır.

Burada dikkat edilecek husus “et-, eyle-, ol-” fiillerinden önce gelen kelimenin bünyesinde düşme veya artma olup olmadığıdır: sabır kelimesinde “ı” düşünce sabretmek olur; af kelmesinde “f” harfi ikiye çıkınca (artınca) affettti olur. Bu kelimeler bitişik yazılır. Ancak, kelimelerin bünyesinde düşme veya artma olmazsa ayrı yazılır: arz etti, naz etmiş, mest oldu, geniş olmak gibi.

Uzatma ve inceltme işaretleri:

1. Uzatma işareti (^):

a) Türkçeleşmiş birçok kelimede daha çok “f,h,k,y” gibi sessizlerden sonra gelen “a” harfinin üzerine konur (fail, hasılat, hasılı, katil, Kazım, haya gibi).

b) Yazılışları aynı, manaları ve okunuşları ayrı olan kelimelerde kullanılır(adem-adem, alem-alem, Ali-ali, mani-mani, ahır-ahir, hala-hala gibi).

c) Nisbet (i) sinin üzerine konur (medeni, İslami, milli, dini, edebi gibi).

2. İnceltme işareti (^):

“g,k,l” seslerinden sonra gelen “a” ve “u” üzerine konur: “a”yı (ea), “u”yu (üu) okutur (kağıt-keağıt, Kazım, keazım, rüzgar-rüzgear, hala-halea, sükut-süküut gibi).

Kesme işareti:

1. İnsan, hayvan, şehir, gazete, kitap, dergi gibi özel isimlerden ve tamlamalardan sonra gelen ekleri ayırmada kullanılır (Bahri’den, İhsan Şanlı’ya, Kıtmir’in, Tekir’den, Şanlıurfa’da, Gürcüboğazı’na, Türkiye Gazetesi’ne, İslam Ahlakı’nın, Türk Edebiyatı Tarihi’nin, Türkiye Çocuk Dergisi’ne gibi);

2. Rakamlardan ve kısaltmalardan sonra kesme kullanılır, ekler rakamın ve kısaltmanın okunuşuna göre yazılır: (1984’ten, 1970’te, 622’de; PTT’nin, ABD’ye, DMO’ya, İhlas A.Ş’ye, 30 cm’den. 100 m2den kısaltmasında kesme kullanılmaz);

3. Harf veya ek’lerin ayrılmasında (ü’lü, a’sız, z’dir, -miş’li geçmiş, -aş-’lar tam kafiye, -mış’lar rediftir, -yle’dir gibi);

4. Özel isimlere gelen ekler satır sonuna geliyorsa, sadece kesme kullanılır, satırsonu çizgisi kullanılmaz:

.................................................................... Ali’ nin kalemidir.

........................................................... Antalya’ dan geldi.

5. Önemi belirtilmek istenen kelimeler kesmeyle ayrılır (Yüzü ben’li olanı tanıdın mı? Onun pulculuk’tan karı ne?);

6. Eski döneme ait metinlerde ve konuşma dilinin aynen aktarıldığı yazılarda düşen sesin yerine kullanılır:

Karac’oğlan sen bu ilden gidersen

Var m’ola, n’olursun, n’apsınlar gibi.



NOKTALAMA İŞÂRETLERİ

Nokta (.):

1. Tamamlanmış cümlenin sonuna konulur. Sonraki cümle büyük harfle başlar:

Ali geldi. Yemeğini yedikten sonra derse oturdu.

2. Ünvan, kelime, isim kısaltmalarından sonra:

Dr. (doktor), Alb. (albay), J.Gn.K.lığı, Bkz. (bakınız), Bşk. (başkan), mad. (madde), m. (metre), vs., Prof. F. Arndt gibi.

3. Madde başlarını ve bölümleri belirtmek için; inci eki yerine; tarihleri, saatlerin küsurlarını yazarken; binler hanesini gösterirken:

A., B., C.; a., b., c.; 1., 2., 3., I., II., III.; 1. ders yılı, 20. yüzyıl, 72. sayfa; 26.2.1984; 10.30’da (10:30, 1030 yanlış), 36.000 gibi.

Virgül (,):

1. Uzun cümlelerde özneden sonra; cümlede ardarda sıralanan fiillerden, öznelerden, nesnelerden, tamlamalardan sonra:

Her millet, kendi tarihindeki bilim adamlarıyla övünür.

Her canlı doğar, büyür, ölür.

Dağlar, tepeler, ağaçlar rengarenkti.

Yurdumu, milletimi, bayrağımı çok severim.

Türk milletinin yükselmesini, Türk vatanının kalkınmasını istedi.

2. Çeşitçe aynı cümleler arasında:

Çocuk ağladı, baktı ilgilenen yok, sustu; sonunda oturdu.

Önce mehter geçti, onları askerler takib etti, arkadan gaziler yürüdü.

3. Manayı kuvvetlendirmek için tekrarlar arasında:

Simitçi, zavallı simitçi, dolaşıp durdu.

4. Seslenme, mektupta hitap sözlerinden sonra; dedi, diyor kelimelerinden önce ve sonra:

Efendiler, bilirsiniz ki...

Sevgili Anneciğim,

-Ben, diyordu, Londra’dayken...

5. Ara sözlerin, cümlelerin başına ve sonuna:

Sen istersen, ben pek sevmedim de, gidebilirsin.

Şimdi, efendiler, müsaade ederseniz, sualim şudur.

6. Cümlenin başında, sıfat tamlaması olmasın, diye:

Hırsız, hakimin gözlerine baktı.

Yeşil, gözlerde unutulmaz izler bıraktı.

Yaramaz, çocuğa dokunma.

7. Küçük rakamlarda, buçuk manasında ve tarihlerde:

Senede 2,5 milyon imal edilir.

Sıcaklık +34,5 ile -8,4°C arasındadır.

28 Aralık 1989’da, Pazar günü Yalova’ya gitti.

8. Kısa konuşmalarda tırnak işaretinden önce:

Onu görünce, “İşte bir kahraman!” dedim.

9. Birleşik cümlelerde “fakat, ancak, ne, çünkü, yahut, yani, lakin, eğer” gibi edat ve bağlaçlardan önce:

Ali’yi evde aradım, fakat bulamadım.

Pazar günü bekledim, ancak gelmedin.

Yapamazsın, çünkü bilmiyorsun.

“için, gibi, halde, rağmen, değil, bile, sonra” gibi edat ve bağlaçlardan sonra kullanılır:

Havalar soğuduğu için, dışarı çıkarken ceket giyiniz.

Çalıştığı halde, plansızlıktan başarısız oldu.

İzne çıkmak istesek bile, iş çok.

10. Yanlış kullanıldığı yerler:

“ve, veya” edatlarından önce ve sonra kullanılmaz:

Derinin, taze, veya kuru olsun, üzerini, ve içini temizleyin. (Yanlış)

Derinin, taze veya kuru olsun, üzerini ve içini temizleyin. (Doğru)

Ardarda sıralanan aynı cins kelimelerin ilkinden önce ve sonrakinden sonra konulmaz:

Selim’in, renkli, güzel, irili ufaklı, balıkları var. (Yanlış)

Selim’in renkli, güzel, irili ufaklı balıkları var. (Doğru)

Noktalı virgül (;):

1. Tamamlanmış ve fikirce birbirine bağlı cümleler arasında:

Ana caddeye çıkınca bir kargaşa gördüm; ayakta bir arabacı ile çamurda yatan bir at vardı.

Çocuklar, artık okullar bitti; şimdi herkes tatile çıkacak; neneler, dedeler, ah bir torunum gelse de koklasam, diyorlar.

2. Bir cümledeki fikirce zıtlık, cins, mikdar, tür vs. farklılıklarını ayırmada:

Çok sevdiğimiz bu çocuklardan birisi Türk, birisi Japon; birisi kız, birisi de erkekti.

Kardeşlerimden Nuri, Sedat’a; Nermin, Nuran’a göre daha çalışkandır. (Doğru)

Kardeşlerimden Nuri; Sedat’a, Nermin; Nuran’a göre daha çalışkandır. (Yanlış)

Meyvelerden şeftali, elma, muz; sebzelerden tahıllar, havuç, baklagiller verilebilir. (Doğru)

Meyvelerden; şeftali, elma, muz, sebzelerden; tahıllar, havuç, baklagiller verilebilir. (Yanlış)

Yemeği oburca, yani ne bulduysak, tıkıştırarak değil; yeterince, ihtiyaç kadarıyla yemelidir. (Doğru)

Yemeği oburca; yani ne bulduysak, tıkıştırarak değil, yeterince; ihtiyaç kadarıyla yemelidir. (Yanlış)

3. Özneyle yüklem arasındaki virgüllü cümle unsurlarını özneden ayırmak için:

Bütün güller; tohum, çelik, daldırma ve aşı şekillerinden birisi ile üretilir.

Bunlar; kapitalizm, komünizm ve İslamiyetin iktisadi esaslarıdır.

Özneden sonra noktalı virgül kullanmayı alışkanlık haline getirmemelidir. Mesela üstteki cümlede kullanmayabiliriz. Aynı şekilde özneyle yüklem arasında virgüllü unsurlar yoksa, özneden sonra (;) kullanmamalı, (,) kullanmalıdır:

İskandil; aynı zamanda deniz dibi hayvanlarını ve bitkilerini inceleyen bir metoddur. (Yanlış)

İskandil, aynı zamanda deniz dibi hayvanlarını ve bitkilerini inceleyen bir metoddur. (Doğru)

4. Cümleler birbirlerine “ama, ancak, bu sebeple, buna rağmen, çünkü, fakat, hatta, halbuki, lakin, ne var ki, öyleyse, sonra, şu kadar ki, zira” gibi edatlarla bağlanırsa, bu edatlardan önce kullanılır; ancak iki cümle de gramerce tamamlanmış olmalıdır:

Kendi kendime hem güler, hem ağlarım; çünkü hayatımda ne böyle bir komedi yaşadım, ne de böyle bir dram seyrettim.

5. Konuşmalarda tırnak işaretinden önce kullanılır:

Süleyman Şah, Üsküdar’dan İstanbul’u seyrettikten sonra; “Bu güzel belde neden bizim olmasın?” demiştir. (Doğru)

Süleyman Şah, Üsküdar’dan İstanbul’u seyrederek şöyle konuştu; “Bu güzel belde neden bizim olmasın?” demiştir. (Yanlış)

Buradaki yanlışlığın sebebi “konuştu” ve “demiştir” kelimeleriyle iki defa yüklem kullanılmasıdır ki “demiştir” yüklemini kaldırmak gerekir.

İki nokta (:):

1. Bir cümlede, sözde veya ifadede yer alan örnekleri (misalleri), açıklamaları, maddeleri, ihtimalleri göstermek için:

Yemekte güz meyveleri vardı: Ayva, nar, üzüm...

Oraya gitmek için iki vasıtadan birini tercih etmek durumundasınız:Tren veya otobüs.

Esas olarak ayak oyunları dört çeşittir: İlerleme, gerileme, sol yana ve sağ yana yapılan adım hareketleri.

Türkiye’nin büyük şehirleri şunlardır: İstanbul, Ankara, İzmir, Konya, Adana.

Bulut varsa: a)Yağmur, b) Kar yağabilir.

Aklın ve ilmin üç düşmanı vardır:Fenalık, cahillik ve tembellik.

2. Paragrafların başındaki yan başlıklardan sonra:

Âdi iskandiller filika iskandili, el iskandili ve derin su iskandili olmak üzere üç çeşittir:

Filika iskandili: ............................................... ...............................................

El iskandili: ..................................................... ................................................

Derin su iskandili: .......................................... ................................................

3. Konuşmalarda tırnak işaretinden önce ve konuşma çizgisinden önceki ifadenin sonunda kullanılır:

Alparslan, Malazgirt Savaşından önce secdeye kapanarak şöyle dua etti: “Ya Rabbi! Senin rızan için savaşıyorum. Bana yardım et.”

Fatih Sultan Mehmed Han, yerlere kapanan ahali ve Ortodoks Patriğine karşı şöyle hitab etti: “Kalkınız! Ben SultanMehmed, sana ve bütün ahaliye söylüyorum ki, bugünden itibaren ne hayatınız ve ne de hürriyetiniz hususunda benim gazabımdan korkmayınız.”

Yunus, başı önünde, mahcub cevap verdi:

- Bu kapıdan odunun bile eğrisi giremez...

Üç nokta (...):

Bu üç noktaya “susma” veye “kesme” noktaları da denir.

1. Bir cümlede sıralanan örneklerin hepsini saymamak için:

Çantası ağzına kadar doluydu! Kitaplar, dergiler, kalemler ...

-Zayıf dersin çok muydu?

-Eh ... Matematik, Fizik, Kimya, İngilizce, Tarih ...

2. Cümlenin geri kalanını okuyucunun anlayışına bırakmak için:

-Öyle bir nutuk attı ki ... (herkes şaşırdı.)

-Sorma! O birinci sınıfı hatırlıyorum da ... (içime bir korku düşüyor.)

3. Atlanan bölüm olunca, bir başka yerden aktarma (iktibas) yapılınca:

10 Aralık 1896’da ölen Alfred Nobel’in vasiyetnamesinde şu sözler yer alıyordu:

“... Servetime el koyanlar şu şekilde hareket edeceklerdir: Mirasımın getireceği kazanç, paraya çevrilecek ve ...” (İnsan ve Kainat, Ocak 1988, s. 33)

4. Yazıda kullanılması uygun olmayan çirkin, bayağı, müstehcen sözlerin yerine:

Sarhoş, sokaktan geçenlere; “Şimdi sizin ...” diye sataşmaya başladı.

5. Söylemek istemediğimiz bir sözün yerine kullanılır:

Genç adam, faaliyetinden bir türlü memnun olmadığı (...) Müessesesine mektup yazmayı düşündü.

Sıra noktalar (.......):

1. Konuşmalı ifadelerde düşünmek ve sükut etmek maksadıyla:

-Yaptığın işin günahını biliyor musun?

-........

-Tövbe et, tövbe et!

- ........

2. Bir kelimenin tam şeklini yazmamak gerektiğinde:

Masama yeni oturmuştum; ....... yan gözle beni süzüyordu.

3. Bir konudan başka bir konuya geçerken veya şiirlerde atlama yaparken kullanılır:

Şimdi bu mevzuu ele almayacağız.

........

Asıl üzerinde duracağımız konuya gelince, sizlere şunu ifade etmek istiyorum ki ...

Rabbim, nihayet sana itaat edeceğiz...

Artık ne kin, ne haset, ne de yaşamak hırsı,

.....................

Ümitler içindeyim, çok şükür öleceğiz ...

Ünlem işareti (!):

1. Seslenme, şaşırma, hayret, acıma, nefret, emir, komut gibi duygu, heyecan ve ifadeleri kuvvetli bir şekilde anlatmak; tabiat seslerini taklid etmek için:

Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü !.. (seslenme)

Aaa..! Görülmüş şey değil! (şaşırma)

Bir haftadır uyumamış! (hayret)

Vah vah, pek de gençti! (acıma)

Bir kaşık suda boğacak! (nefret)

Yazı, yarın sabaha kadar bitecek! (emir)

Uygun adım marş! (komut)

“Vuu, vuuu!” diye esen fırtına, insana ürperti veriyordu. (tabiat)

2. Tek başına (!), soru işaretiyle (!?) veya sıra noktalarla (!..) birlikte alay, küçümseme manasında kullanılır:

Bilmediği bir şey yokmuş (!), evi Bayezid Kütüphanesi (!), neler keşfetmemiş neler (!?)

Daha yumurta kadarken (!?) bu işlere girişmiş; altı yaşındayken sürmeyi, on beşinde ehliyet almayı becermiş, şimdi Avrupa’da bilmem nerede!..

Soru işareti (?):

1. Soru manası taşıyan cümlelerde, soru edatlarının (mı, mi, mu, mü; mıdır, miyiz ...) sonunda:

Ne yapacaksın? Hangi köşede? Ne zamandan beri? Hava karardı mı?Gülünç mü? Sıcak mıdır? Gidecek miyiz?

2. Konuşmalı cümlelerde tırnak içinde:

Annesi pencereden; “Daha gelmiyor musun?” dedi.

3. Cümlede birden çok soru grupları varsa, her soru grubunun sonunda değil, cümlenin bitiminde:

İstanbul neydi?Neresiydi?Orada ne yapacaktı?Taşında toprağında altın var mıydı? (Yanlış)

İstanbul neydi, neresiydi; orada ne yapacaktı?Taşında toprağında altın var mıydı? (Doğru)

4. Verilen bilginin kesinlik kazanmadığı yerde kullanılır:

Karacaoğlan 17. yüzyılda (?) yaşamıştır.

Süleyman Çelebi (?-1422)

5. Soru anlamı taşımayan cümlelerde soru işareti kullanılmaz:

Ömer’e bizimle çalışıp çalışmayacağını sordum? (Yanlış)

Ömer’e bizimle çalışıp çalışmayacağını sordum. (Doğru)

Kısa çizgi (-):

1. Kısa çizgi işareti, satır sonunda hece bölünmesinde kullanılır. Bir özel isim, satır sonunda kesme işareti almışsa, kesme işaretinden sonra kısa çizgi konmaz.

Satır sonunda kelimeler hecelerden bölünür:

Yavuz Sultan Selim, Mısır’

a giderken der ki:

“Bu seferler, bu at koştu-

rmalar beyhude değ- (YANLIŞ)

il! Biz gönülleri toplu bul-

undurmak için perişan ol-

uyoruz.”



Yavuz Sultan Selim Mısır’

a giderken der ki:

“Bu seferler, bu at koş-

turmalar beyhude de- (DOĞRU)

ğil! Biz gönülleri toplu bu-

lundurmak için perişan olu-

yoruz.”

2. Tarihler arasında; iki kelime arasındaki ilgi ve bağlantıyı kurmada kullanılır:

Bu sene okullar, 1993-1994 öğretim yılına başlayacak.

İnsan gözü en çok sarı-yeşil (5550 A°) ışığa duyarlıdır.

İstanbul-Edirne arası 250 kilometredir.

Işgın, mayıs-haziran aylarında çiçek açar.

3. Kesin bir sayı vermeyen rakam ve yazılar arasında kullanılır:

İstanbul-Ankara arası 450-500 km kadardır.

Konya’dan geleli beş-altı ay oldu.

4. Farsça ve Arapça tamlama (terkip)larda kullanılır:

Servet-i Fünun, ruz-ı mahşer; beyt-ül-mal, Dürr-ül-Muhtar, Ziyaret-ül-Kubur...

Tırnak işareti (“...”):

1. Konuşmalı ifadelerde (Bkz. Noktalı virgül, mad. 5; İki nokta, mad.3).

2. Üzerinde durulması, dikkat çekilmesi istenen kelime ve ifadelerde:

Türkler çeliğe “çift su” vermesini Avrupa’ya da öğretti.

Halk şiirlerinin yer aldığı “cönk”ler birer antoloji sayılır.

Parantez işareti ( ):

1. Cümlede, asıl ve yan cümlelerin birer açıklaması olarak kullanılır:

Bu sene sınıfımı doğrudan geçmek için Faruk’la (daha önce sizi tanıştırmıştım) ders çalışıyoruz.

İmtihana giderken kalem (tercihen kalemtraşla açılan cinsten ve yumuşak), silgi almayı unutma.

2. Tarihler, rakamlar, aynı manalı kelimeler, bir kelimenin başka dildeki karşılığı parantez içinde yazılır:

Birinci Dünya Harbi (1914-1918) sonunda ittifak devletleri yenildi.

Senette yazılı olan elli bin (50.000) lirayı ödedim.

İmla kuralları (kaideleri) kompozisyon için çok lüzumludur.

Dilbilgisinin konularından birisi de ses bilgisi (fonetik)dir. (Burada görüldüğü gibi, parantezden sonraki ek parantezden önceki kelimenin devamı olmalıdır:bilgisi-dir.)

Diyalog (dialoque) kelimesinin bir manası da “gevezelik”tir.


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Sizde içinde İmla Kuralları kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

İmla Kuralları kelimesi anlamı 25 defa okunmuştur. [241031] İmla Kuralları kelime anlamı, İmla Kuralları nedir, İmla Kuralları ne demek, İmla Kuralları sözlük anlamı

Paylaş