Keffaret Nedir

Keffaret Nedir ? Keffaret Ne demek ?

1-)Alm. Busse, sühne (-gabe) (f), Fr. Expiation, pénitence (f), İng. Expiation, atonement. Günahları örten, işlenen günahların ve yapılan hataların bağışlanması için yerine getirilen cezai ibadet. Lügatte, “günahı mahv etmek, örtmek” manasınadır. İslam dininde bazı ibadetlerde veya davranışlarda yapılan yanlış ve eksik işlerden dolayı, Allahü tealadan af dilemek, bağışlanmasını istemek niyetiyle yapılan ve cezai tarafı da bulunan ibadetlerdir.İslam dinindeki her ibadetin borcundan kurtulmak, onu vaktinde ve tam olarak yerine getirmek ile mümkündür. Kul, yani insan kusurludur, her zaman hata edebilir. İşte Allahü teala kullarının hatasını bağışlamak için çeşitli imkanlar ve fırsatlar bahşeylemiştir. Keffaret, bu ilahi lütuflardan biridir. Keffaretler, çeşitli şekillerde yerine getirilmektedir.

Beş çeşit keffaret vardır:

1. Oruç keffareti: Ramazan ayında, oruçlu olduğunu bildiği halde ve geceden niyetliyken, faydalı bir şeyi, yani gıda veya deva olarak yenilmesi adet olan veya zevk ve keyf veren bir şeyi yemek ve içmekle veya cima yapmak ve yapılmakla oruç bozulur, kaza ve keffaret lazım olur (Bkz. Oruç). Kaza, bozulan oruç için bir gün tutmak; keffaret de mübarek Ramazan ayının namus perdesini yırtmanın cezasıdır. Kaza, adak ve nafile oruçları bozunca, keffaret yapılmaz.

Oruç keffareti olarak, Müslüman bir köleyi azad etmek lazımdır. Buna gücü yetmeyenin iki ay aralıksız oruç tutması gerekmektedir. Buna da gücü yetmeyen altmış fakiri sabah ve akşam doyurmalıdır veya her birine birer sadaka-ı fıtır (fitre) vermelidir. Bunların hiçbirine gücü yetmeyen ise bağışlanması için Allahü tealaya dua eder.

2. Yemin keffareti: Bir sözü kuvvetlendirmek için ve Allahü tealanın ismini söyleyerek kullanılan kelimelere ve cümlelere yemin denir (Bkz. Yemin). Müslüman yeminini bozmamalıdır. Bozarsa keffaret gerekir, yemini bozmadan keffaret verilmez. Yemin keffareti hakkında Kur’an-ı kerim’de Maide suresi 39. ayetinde mealen; “Yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta derecesinden on fakiri doyurmak yahut giydirmek, yahut bir köle azad etmektir. Bunlara gücü yetmeyene üç gün (ardarda) oruç tutması gerekir.” buyrulmaktadır.

3. Katl (katil; adam öldürme) keffareti: İslam hukukuna göre kasten olmayan, yanlışlıkla öldürmeden dolayı meydana gelen keffarettir. Bir şahsı hata yoluyla öldüren kişi için keffaret gerekmektedir. Bu hususta Kur’an-ı kerim’de Nisa suresi 92. ayetinde mealen; “Kim bir mü’mini yanlışlıkla öldürürse, mü’min bir köle azad etmesi ve ölenin ailesine (varislerine) teslim edilecek bir diyet vermesi lazımdır. Varisler diyeti sadaka olarak bağışlarlarsa mesele yok. Bunlara gücü yetmeyen de Allahü teala tarafından tövbesinin kabulü için, birbiri ardınca iki ay oruç tutması icab eder.” buyrulmaktadır.

4. Hacda yapılan traşın keffareti: Hac etmek niyetiyle ihrama giren kişi, saçlarını traş edemez. Herhangi bir özür dolayısıyla saçlarını traş ettirirse kendisine keffaret gerekir (Bkz. İhram). Buna “Keffaret-i halk” denir. Bunun için üç gün oruç tutulur. Bu orucun arka arkaya tutulması şart değildir. Ayrı ayrı günlerde de tutulabilir.

5. Zıhar keffareti: Kocanın hanımına, İslam dininde yasak edilmiş bazı kelime ve deyimlerle hitap ve tesbih etmesinin cezasıdır.

Kur’an-ı kerimde Mücadele suresi 3 ve 4. ayetlerinde mealen; “Karılarına zıhar yapanları sonra dediklerini geri almak için dönecek olanlar, birbiriyle birleşmeden önce, (koca üzerine keffaret olarak) bir köle azad etmek vardır. İşte siz, böyle keffaret hükmü ile öğütlenirsiniz. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır. Fakat kim (keffaret ödemek için bir köle) bulamazsa, birbiriyle temastan evvel, arka arkaya iki ay oruç tutmak vardır. Ona da gücü yetmeyen (sabah akşam) altmış fakiri doyursun.” buyruldu. Zıhar hakkında tafsilatlı bilgi fıkıh kitaplarında mevcuttur.

Hastalığı veya başka bir acizliği sebebiyle oruç tutamayacak duruma gelenler, keffaret olarak, her bir günlük oruç için bir fidye, yani sadaka-ı fıtır (fitre) verir (Bkz. Fidye). Namaz ibadetlerini de yerine getiremeden vefat eden kimsenin namaz borçlarından kurtulması için, ölmeden önce vasiyet etmesi halinde bir namazın keffareti olarak bir fitre verilir. Namaz borçlarının çok olması halinde, borcun ıskatı (düşürülmesi) için keffareti devir yapılarak ödenir. (Bkz. İskat)


2-)KEFFÂRET



Yanlışlıkla veya mecburiyet sonucu işlenen günahın bağışlatılması için şer'i olarak verilen sadaka veya tutulan oruç.

Bazı fiilleri işleyen mükelleflerin; günahlarının örtülmesi için İslam'ın koyduğu bazı yükümlülükler. Kafirler işledikleri günahlardan dolayı keffaret vermezler. "-Zira keffaret bir ibadettir" (Merginani, Hidaye, II, 75). Aynı zamanda bunun; bazı fiilleri irtikap eden mü'minler için bir ceza olduğu bilinmektedir. Molla Hüsrev: "Keffaret; ukubat (ceza) ile ibadet arasında cereyan eder" diyerek, her iki unsurun bir arada olduğuna işaret etmiştir. İslam fıkhında; 1) Orucu kasden ve taammüden bozmanın keffareti. 2) Hataen bir mü'mini öldürmenin kefareti. 3) Zıhar keffareti. 4) Hacc ibadeti esnasında, ihramlı iken tıraş olmanın keffareti. 5) Yemini bozmanın keffareti diye beş çeşit keffaret vardır.

Ramazan orucunu kasden bozmanın keffareti: Kur'an-ı Kerim'de "Amellerinizi iptal etmeyiniz" (Muhammed, 47/33) emri verilmiştir. Kesin bir farz olan orucu; meşru bir sebep yokken (kasden) bozmak bir suçtur. Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Kim Ramazan ayında orucunu bozarsa, onun üzerine zıhar yapan kimsenin üzerine lazım gelen şey (keffaret) gerekir" (İbnu'l Humam, Fethu'l-Kadir, II, 70). Dolayısıyle kasden orucunu bozan kimse arka arkaya altmış gün oruç tutmak zorunda kalır. Bu onun üzerine farzdır. Ayrıca bozduğu orucu kaza etmek durumundadır. el-Merginani: "Farz oruçların dışındakilerde (Nafile oruçlarda) keffaret yoktur. Çünkü Ramazan ayında tutulan farz orucu bozmak bir suç teşkil eder ve nafile oruçlarla aynı şekilde mütalaa edilemez" (Merginani, a.g.e, I, 125).

2) Hata ile bir mü'mini öldürmenin keffareti: Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Bir mü'minin diğer bir mü'mini, yanlışlık eseri olmayarak (kasden) öldürmesi yakışmaz. Kim bir mü'mini yanlışlıkla öldürürse; mü'min bir köle azad etmesi ve (ölenin ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi gerekir. Meğer ki onlar (ölenin yakınları) o diyeti sadaka olarak bağışlamış olsunlar. Eğer öldürülen mü'min olmakla beraber, size düşman olan bir kavimden (Daru'l-Harp ahalisinden) ise o zaman öldürenin bir mü'min köleyi azad etmesi lazımdır. Şayet kendileriyle aranızda anlaşma olan bir kavimden (Daru'l-Musalaha ahalisinden) ise, o vakit (bunları) bulamazsa Allah tarafından tövbesinin kabulü için, birbiri ardınca iki ay oruç tutması gerekir. Allah her şeyi bilendir, gerçek hüküm ve hikmet sahibidir" (en-Nisa, 4/92).

3) Zıhar Keffareti: Cahiliyye döneminde Araplar arasında yaygın olan adetlerden birisi de şuydu: Bir erkek karısını boşamak istediği zaman ona; "-Sen bana annemin sırtı gibisin" derdi. Bu sözle boşamanın gerçekleşmesi örf halini almıştı. Sahabe'den Evs b. Samit (r.a) eşi Havle binti Sa'lebe'ye kızarak: "-Sen bana annemin sırtı gibi ol" der ve evi terkeder. Havle binti Sa'lebe (r.an.) Rasulüllah(s.a.s)'a başvurarak "İhtiyarlığını, fakirliğini, çocuklarına bakacak bir durumu olmadığını" bildirerek buna bir çare bulunmasını ister. Bu arada Cenab-ı Hakk'a yalvarmayı da ihmal etmez. Bunun üzerine Zıhar ile ilgili aşağıdaki ayet-i kerimeler inmiştir:

"(Habibim) Zevce hakkında seninle (çare bulunması için) direşip duran ve Allah'a da yalvarmakta olan (kadın) ın sözünü (umulduğu vech ile) dinlemiştir. Allah sizin konuşmanızı (zaten) işitiyordu. Çünkü Allah hakkı ile işitici, kemaliyle görücüdür. İçinizden zıhar yapagelenlerin (hanımları) onların anneleri değildir. Anneleri kendilerini doğurandan başkası değildir. Şüphe yok ki onlar, herhalde çirkin ve yalan bir söz söylüyorlar. Muhakkak ki Allah çok bağışlayıcı, çok yarlığayıcıdır. Kadınlarından zıhar ile ayrılmak isteyip de, sonra dediklerini geri alacaklar (için) birbirleriyle temas etmeden önce, bir köle azad etmeleri lazımdır. İşte size bununla öğüt veriliyor. Allah ne yaparsanız hakkı ile haberdardır. Fakat kim (bunu, köleyi) bulamazsa; birbiriyle temas etmeden önce fasılasız iki ay oruç (tutsun). Buna da güç yetiremezse, altmış yoksulu (doyursun). Bu (hafifletme) Allah'a ve Rasulüne iman (da sebat) etmekte olduğunuz içindir. Bu (hükümler) Allah'ın (tayin ettiği) hudutlardır. (Bunları kabul etmeyen) kafirler için ise, elem verici bir azab vardır" (el-Mücadele, 58/1-4). İslam hukukçularına göre; "Zıhar'dan vazgeçmek isteyen kimse; azad etmek için köle bulamazsa, hiç ara vermeden iki ay oruç tutar. Eğer sağlık durumu buna elverişli değilse; altmış miskini ve fakiri doyurur. Bu sıranın gözetilmesi zorunludur (İbnü'l-Hümam, a.g.e., III, 233).

4) Hac ve umre ibadeti sırasında, ihramlı iken işlenen cinayetlerin keffareti: Hem hacc, hem umre ibadetinin sadece Allahü Teala'nın rızası için eda edilmesi esastır. Mükellef; niyet ederek ve telbiye yaparak ihrama girmek durumundadır. İhram'a bürünen kimse, bazı hususlara riayet etmek zorundadır. İhramlının sakınması gereken şeyler ayet ve hadislerle belirlenmiştir. Mesela; İhrama giren mükellef; herhangi bir zaruret olmadan başını tıraş ederse, başka bir ceza değil, doğrudan doğruya kurban kesmesi gerekir. Zaruret hali bulununca ihramlıya bazı kolaylıklar getirilmiştir. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Artık içinizden kim hasta olur veya başından bir eziyeti bulunursa; ona oruçtan ya sadakadan ya kurbandan (birisiyle) fidye vacip olur" (el-Bakara, 2/196). Dolayısıyla dilerse üç gün oruç tutar dilerse altı fakire üç sa' (yaklaşık 10 kg) buğdayı sadaka olarak verir.

5) Yemini bozmanın keffareti: Kur'an-ı Kerim'de: "(Yeminin) Keffareti ailenize yedirmekte olduğunuzun orta (derece) sinden, on yoksulu doyurmak, ya onları giydirmek, yahud bir köle azad etmektir. Fakat kim (bunları) bulamazsa, üç gün oruç tutması lazımdır. İşte bu, and (yemin) ettiğiniz vakit (onları bozmanın) keffaretidir. Yeminlerinizi muhafaza ediniz. Allah ayetlerini size böylece açıklıyor. Ta ki şükredesiniz" (el-Maide, 5/89) buyurulmuştur. Rasul-i ekrem (s.a.s)'in döneminde, yemin keffareti için yoksula ne kadar verildiğini izah için, İmamu Buhari "Kitabu'l Keffaret" adı altında, ayrı bir bölüm ayırmıştır. Keffaretlerde illet kesin olarak belli değildir. Bu yüzden kıyas yoluyla, hükmü benzer olaylara uygulamak imkanı bulunmaz, keffaretler kitap ve sünnetteki sıra gözetilerek yerine getirilir (Buhari, Sahih, VII, 235-240).

Yusuf KERİMOĞLU


3-)

Yanlışlıkla veya mecburiyet sonucu işlenen günahın bağışlatılması için şer'i olarak verilen sadaka veya tutulan oruç.

Bazı fiilleri işleyen mükelleflerin; günahlarının örtülmesi için İslam'ın koyduğu bazı yükümlülükler. Kafirler işledikleri günahlardan dolayı keffaret vermezler. "-Zira keffaret bir ibadettir" (Merginani, Hidaye, II, 75). Aynı zamanda bunun; bazı fiilleri irtikap eden mü'minler için bir ceza olduğu bilinmektedir. Molla Hüsrev: "Keffaret; ukubat (ceza) ile ibadet arasında cereyan eder" diyerek, her iki unsurun bir arada olduğuna işaret etmiştir. İslam fıkhında; 1) Orucu kasden ve taammüden bozmanın keffareti. 2) Hataen bir mü'mini öldürmenin kefareti. 3) Zıhar keffareti. 4) Hacc ibadeti esnasında, ihramlı iken tıraş olmanın keffareti. 5) Yemini bozmanın keffareti diye beş çeşit keffaret vardır.

Ramazan orucunu kasden bozmanın keffareti: Kur'an-ı Kerim'de "Amellerinizi iptal etmeyiniz" (Muhammed, 47/33) emri verilmiştir. Kesin bir farz olan orucu; meşru bir sebep yokken (kasden) bozmak bir suçtur. Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Kim Ramazan ayında orucunu bozarsa, onun üzerine zıhar yapan kimsenin üzerine lazım gelen şey (keffaret) gerekir" (İbnu'l Humam, Fethu'l-Kadir, II, 70). Dolayısıyle kasden orucunu bozan kimse arka arkaya altmış gün oruç tutmak zorunda kalır. Bu onun üzerine farzdır. Ayrıca bozduğu orucu kaza etmek durumundadır. el-Merginani: "Farz oruçların dışındakilerde (Nafile oruçlarda) keffaret yoktur. Çünkü Ramazan ayında tutulan farz orucu bozmak bir suç teşkil eder ve nafile oruçlarla aynı şekilde mütalaa edilemez" (Merginani, a.g.e, I, 125).

2) Hata ile bir mü'mini öldürmenin keffareti: Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Bir mü'minin diğer bir mü'mini, yanlışlık eseri olmayarak (kasden) öldürmesi yakışmaz. Kim bir mü'mini yanlışlıkla öldürürse; mü'min bir köle azad etmesi ve (ölenin ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi gerekir. Meğer ki onlar (ölenin yakınları) o diyeti sadaka olarak bağışlamış olsunlar. Eğer öldürülen mü'min olmakla beraber, size düşman olan bir kavimden (Daru'l-Harp ahalisinden) ise o zaman öldürenin bir mü'min köleyi azad etmesi lazımdır. Şayet kendileriyle aranızda anlaşma olan bir kavimden (Daru'l-Musalaha ahalisinden) ise, o vakit (bunları) bulamazsa Allah tarafından tövbeşinin kabulü için, birbiri ardınca iki ay oruç tutması gerekir. Allah her şeyi bilendir, gerçek hüküm ve hikmet sahibidir" (en-Nisa, 4/92).

3) Zıhar Keffareti: Cahiliyye döneminde Araplar arasında yaygın olan adetlerden birisi de şuydu: Bir erkek karısını boşamak istediği zaman ona; "-Sen bana annemin sırtı gibisin" derdi. Bu sözle boşamanın gerçekleşmesi örf halini almıştı. Sahabe'den Evs b. Samit (r.a) eşi Havle binti Sa'lebe'ye kızarak: "-Sen bana annemin sırtı gibi ol" der ve evi terkeder. Havle binti Sa'lebe (r.an.) Rasulüllah(s.a.s)'a başvurarak "İhtiyarlığını, fakirliğini, çocuklarına bakacak bir durumu olmadığını" bildirerek buna bir çare bulunmasını ister. Bu arada Cenab-ı Hakk'a yalvarmayı da ihmal etmez. Bunun üzerine Zıhar ile ilgili aşağıdaki ayet-i kerimeler inmiştir:

"(Habibim) Zevce hakkında seninle (çare bulunması için) direşip duran ve Allah'a da yalvarmakta olan (kadın) ın sözünü (umulduğu vech ile) dinlemiştir. Allah sizin konuşmanızı (zaten) işitiyordu. Çünkü Allah hakkı ile işitici, kemaliyle görücüdür. İçinizden zıhar yapagelenlerin (hanımları) onların anneleri değildir. Anneleri kendilerini doğurandan başkası değildir. Şüphe yok ki onlar, herhalde çirkin ve yalan bir söz söylüyorlar. Muhakkak ki Allah çok bağışlayıcı, çok yarlığayıcıdır. Kadınlarından zıhar ile ayrılmak isteyip de, sonra dediklerini geri alacaklar (için) birbirleriyle temas etmeden önce, bir köle azad etmeleri lazımdır. İşte size bununla öğüt veriliyor. Allah ne yaparsanız hakkı ile haberdardır. Fakat kim (bunu, köleyi) bulamazsa; birbiriyle temas etmeden önce fasılasız iki ay oruç (tutsun). Buna da güç yetiremezse, altmış yoksulu (doyursun). Bu (hafifletme) Allah'a ve Rasulüne iman (da sebat) etmekte olduğunuz içindir. Bu (hükümler) Allah'ın (tayin ettiği) hudutlardır. (Bunları kabul etmeyen) kafirler için ise, elem verici bir azab vardır" (el-Mücadele, 58/1-4). İslam hukukçularına göre; "Zıhar'dan vazgeçmek isteyen kimse; azad etmek için köle bulamazsa, hiç ara vermeden iki ay oruç tutar. Eğer sağlık durumu buna elverişli değilse; altmış miskini ve fakiri doyurur. Bu sıranın gözetilmesi zorunludur (İbnü'l-Hümam, a.g.e., III, 233).

4) Hac ve umre ibadeti sırasında, ihramlı iken işlenen cinayetlerin keffareti: Hem hacc, hem umre ibadetinin sadece Allahü Teala'nın rızası için eda edilmesi esastır. Mükellef; niyet ederek ve telbiye yaparak ihrama girmek durumundadır. İhram'a bürünen kimse, bazı hususlara riayet etmek zorundadır. İhramlının sakınması gereken şeyler ayet ve hadislerle belirlenmiştir. Mesela; İhrama giren mükellef; herhangi bir zaruret olmadan başını tıraş ederse, başka bir ceza değil, doğrudan doğruya kurban kesmesi gerekir. Zaruret hali bulununca ihramlıya bazı kolaylıklar getirilmiştir. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Artık içinizden kim hasta olur veya başından bir eziyeti bulunursa; ona oruçtan ya sadakadan ya kurbandan (birisiyle) fidye vacip olur" (el-Bakara, 2/196). Dolayısıyla dilerse üç gün oruç tutar dilerse altı fakire üç sa' (yaklaşık 10 kg) buğdayı sadaka olarak verir.

5) Yemini bozmanın keffareti: Kur'an-ı Kerim'de: "(Yeminin) Keffareti ailenize yedirmekte olduğunuzun orta (derece) sinden, on yoksulu doyurmak, ya onları giydirmek, yahud bir köle azad etmektir. Fakat kim (bunları) bulamazsa, üç gün oruç tutması lazımdır. İşte bu, and (yemin) ettiğiniz vakit (onları bozmanın) keffaretidir. Yeminlerinizi muhafaza ediniz. Allah ayetlerini size böylece açıklıyor. Ta ki şükredesiniz" (el-Maide, 5/89) buyurulmuştur. Rasul-i ekrem (s.a.s)'in döneminde, yemin keffareti için yoksula ne kadar verildiğini izah için, İmamu Buhari "Kitabu'l Keffaret" adı altında, ayrı bir bölüm ayırmıştır. Keffaretlerde illet kesin olarak belli değildir. Bu yüzden kıyas yoluyla, hükmü benzer olaylara uygulamak imkanı bulunmaz, keffaretler kitap ve sünnetteki sıra gözetilerek yerine getirilir (Buhari, Sahih, VII, 235-240).

 


4-)Büyük günahlardan kaçınmak şartıyla, beş vakit namaz ve Cumalar, aralarındaki küçük günahlara keffarettirler. (Hadis-i şerif-İhya-u Ulumiddin)

Günahın keffareti pişmanlıktır. (Hadis-i şerif-İhya-u Ulumiddin)

Devamlı hasta veya çok yaşlı olup, altmış gün keffaret orucunu tutamaz ise, altmış fakiri, bir gün sabah-akşam olmak üzere iki defa, yahut bir fakiri sabah-akşam altmış gün doyurur. (Tahtavi, Mehmed Zihni)


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Sizde içinde Keffaret kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Keffaret kelimesi anlamı 22 defa okunmuştur. [238325] Keffaret kelime anlamı, Keffaret nedir, Keffaret ne demek, Keffaret sözlük anlamı

Paylaş