Rey Ve Rey Taraftarları Nedir

Rey Ve Rey Taraftarları Nedir ? Rey Ve Rey Taraftarları Ne demek ?

1-)REY VE REY TARAFTARLARI



Rea fiilinden mastar olan re'y görmek, inanmak, bilmek, sanmak ve sonunu düşünmek demektir. Bir isim olarak re'y; görüş, inanç, akıl, tedbir anlamlarına gelir. Daha sonra bu kelime, "mer'iyyün"; görülen ve düşünülen şey anlamında kullanıldığı gibi, terim olarak; iyice düşünüp taşındıktan ve doğru olan yönü araştırdıktan sonra ulaşılan görüş ve kanaat anlamına gelmektedir. Sahabe ve Tabiiler re'yi; Kitap ve Sünnetin açıkça çözüme kavuşturmadığı meseleleri, ayet ve hadislerin ışığı altında hükme bağlamak için tutulan yol olarak anlamışlardır. Fıkıh usulünde re'y, hakkında nas bulunmayan konularda şeriatin gösterdiği düşünme yollarından gidilerek yapılan akli bir faaliyettir (İbn Kayyim, İlamü'l-Muvakkıin, Mısır 1955, I, 66; İbn Sa'd Tabakat, Beyrut 1960, II, 15, 375, 386; İbn Hacer, el-İsabe, I, 302).

Re'y, ikiye ayrılır. İslam nazarında övgüye değer bulunan re'y ve kınanan re'y. İslam'ın ruhuna uygun olup, ciddi bir araştırma ve kafa yorma ürünü olan re'yler övülmüştür. Bunlar fıkıh usulünde, ictihad derecesinde görüşlerdir.

Hubab b. el-Münzir (ö. 19/640), Bedir savaşına çıkıldığında Rasulüllah'a, konakladığı yeri vahiyle mi yoksa kendi re'yi ile mi seçtiğini sormuş, vahye dayanmadığı cevabını alınca sebeplerini anlatarak başka bir yer tavsiye etmişti. Bunun üzerine Cebrail (a.s), Hubab'ın re'yinin isabetli olduğu, haberini getirmiştir (İbn Sa'd, a.g.e., II, 15; İbn Hacer, a.g.e., I, 302).

Hz. Peygamber Muaz b. Cebel'i (ö. 18/639).Yemen'e görevli olarak gönderirken ona; "Ne ile hükmedeceksin?" diye sormuş; Muaz da "Allah'ın kitabı ile" cevabını vermiştir. Hz. Peygamber; "Allah'ın kitabında bir hüküm bulamazsan?" buyurunca, Muaz; "Allah'ın elçisinin sünnetiyle" demiştir. Hz. Peygamber; "Onda da bulamazsan?" diye sormuş, Muaz ise; "Re'yimle ictihad ederim" cevabını vermiştir. Bunun üzerine çok memnun olan Hz. Peygamber; "Rasulünün elçisini, Peygamberinin razı olduğu şekilde muvaffak kılan Allah'a hamd olsun " buyurmuştur (Şafii, el-Ümm, VII, 273; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 230, 236, 242; Tirmizi, Ahkam, III; es-Serahsi, el-Mebsut, XVI, 69, 70).

İkinci kısma giren kınanan re'yler ise İslam'ın ruhuna aykırı olan re'ylerdir. Hz. Ömer bu çeşit re'yleri kastederek; "Re'y sahiplerinden sakınınız. Çünkü onlar, Sünnetin düşmanıdırlar; hadisleri öğrenip hıfzetmekten aciz oldukları için re'y ile konuşurlar ve böylece hem kendileri saparlar, hem de başkalarını saptırırlar" (İbn Kayyim, a.g.e., I, 63, 91 vd.). Abdullah b. Amr Hz. Peygamber'in şöyle dediğini nakletmiştir: Allah size ilmi verdikten sonra zorla söküp almaz. Ancak sizden onu, alimleri ilimleriyle birlikte öldürerek alır ve geriye kara cahiller kalır ki, onlardan fetva sorulur, onlar da reyleriyle fetva verirler; böylece hem kendileri saparlar, hem de başkalarını saptırırlar" (Buhari, İ'tisam, 73; İbn Mace, Sünen, Mısır 1313 H., I,14). Bu duruma göre bazı re'yler merdudtur. Re'yle ictihad arasındaki önemli fark da budur.

Tabiiler devrinin sonlarına doğru "re'y", özellikle inanç sahasında Haricilerin görüşü gibi bid'at inançlar; fıkıh sahasında ise kıyası ifade etmek üzere kullanılmıştır (Zebidi, Tacul-Arüs, I, 141; Zeylai, Nasbu'r-Raye, I, 21-23; eş-Şirazi, Tabakat, Beyrut 1970, s. 135). Daha önceden Hz. Ömer devrinde Fustat (eski Kahire), Küfe ve Basra gibi büyük İslam şehirleri kurulmuş ve bu merkezlere aralarında birçok sahabenin de bulunduğu binlerce müslüman yerleşmişti. Diğer yandan Hz. Ömer (ö. 23/643), Abdullah b. Mesud'u (ö. 32/652) Kufe'ye göndermiş, Hz. Ali (ö. 40/660) de idare merkezini oraya nakletmişti. Emeviler idareyi ele alınca, özellikle onlardan memnun olmayan Sahabe alimleri yeniden Hicaz'da toplanmaya başladılar. Böylece, Ashab-ı kiramdan ilim, irfan ve feyz almak isteyen Tabii nesli alimleri, aradıklarını daha çok Hicaz veya Irak'ta bulmuş ve iki merkezde yerleşmiş olan Sahabe bilginlerinin çevresinde halkalanmışlardı. Yer ve üstad farkından dolayı zamanla bu bölgelerde iki ilmi grup teşekkül etti. Merkezi Küfe olan "Irak Ekolü" ve merkezi Medine olan "Hicaz Ekolü". Irak ekolüne "re'y ehli" de denir. Bunların Sahabeden olan üstadları; Hz. Ömer, Ali b. Ebi Talib ve Abdullah b. Mesud'dur. Hz. Ömer'in Irak ekolüne etkisi Abdullah b. Mesud vasıtasıyla olmuştur. Ömer Küfelilere "İbn Mesud'a ihtiyacım olduğu halde sizi kendime tercih ettim" diyor; İbn Mes'ud da "Ömer, ilmin onda dokuzunu alıp gitmiştir" diyerek takdirlerini bildiriyordu (İbn Kayyim, a.g.e., I,16,17, 20). Bu Sahabi üstadların yetişdirdiği başlıca Küfe ekolü mensupları; Alkame b. Kays, Mesruk b. el-Ecda', İbrahim en-Nehai, Kadi Şurayh b. el-Haris, el-Esved b. Yeiıd ve Ebu Hanife'nin hocası Hammad b. Ebi Süleyman'dır.

Ebu Hanife'nin temsil ettiği re'y ekolünün önemli özellikleri şunlardır: Bunlar Sünneti reddetmez, onu da delil olarak kabul ederler. Fakat hadis kaynağı olan Hicaz'dan uzakta bulunmaları ve kendi devirlerinde uydurma hadislerin yaygınlaşması üzerine, hadisin sıhhati konusunda titiz davranırlar. ve rivayetinden çekinirler. Hz. Ali'nin ravilere yemin ettirmesi, Abdullah b. Mesud'un hadis rivayet ederken sararıp titremesi ve "yahut Hz. Peygamber'in dediği gibidir" cümlesini eklemesi bu tedbir ve çekingenliğin örnekleridir. Buna karşılık Küfeliler kıyas, istihsan ve maslahat gibi re'ye dayanan usullerle hüküm ve fetva vermekten çekinmezler. Meseleler meydana gelmiş olsun veya olmasın müzakere edilmeli ve hükme bağlanmalıdır. Bunlar kendi üstadlarına çok bağlı ve re'ye fazla yer vermekle birlikte sahih bir hadisle karşılaşırlarsa hemen re'yi terkedip hadisi tercih ederler. Ancak Ebu Hanife ahad haberi, yani tek ravili hadisleri şu şartlarla kabul eder: a) Ravinin amelinin, rivayet ettiği Sünnete uygun olması; b) Ravinin güvenilir ve fakih olması (İbn Kayyim, a.g.e., I,14-22; Darimi, Sünen, I, 83-84; Şah Veliyullah, Huccetullah, Seyyid Sabık Mısır 1966, s. 6,10 vd.; Ebu Zehra, Usulül-Fıkh, s. 108-111). Mesela, Ebu Hüreyre (ö. 57/676)'nin rivayet ettiği "Birinizin kabına köpek batarsa, birisi temiz toprakla olmak üzere yedi defa yıkasın" (Buhari, Vüdu, 33; Müslim, Tahare, 89, 91, 92, 99) hadisini Ebu Hanife kabul etmez. Çünkü Ebu Hüreyre bu hadisle amel etmez ve böyle bir kabı üç defa yıkamakla yetinirdi. İşte bu durum, o hadisi rivayet yönünden zayıflatmakta, hatta onun Ebu Hüreyre'ye nisbetini dahi şüpheli bir duruma sokmaktadır.

Merkezi Hicaz olan eser veya hadis ehlinin, oradaki temsilcisi ise Malik b. Enes'tir (ö. 179/795). Fazlaca hadis rivayeti yapılan bir bölgede bulunması onun ehl-i hadis veya ehl-i eser sayılmasına neden olmuştur. İmam Malik Kitap ve Sünnet yanında Medinelilerin amelini de delil olarak alıyor ve ahad haberleri, ancak Medinelilerin ameline ters düşmemesi şartıyla kabul ediyordu. Çünkü o, Medinelilerin dini işlerle ilgili uygulamasını, Hz. Peygamber'e ulaşıncaya kadar bin kişinin bin kişiden rivayeti sayar ve bunu "meşhur hadis" derecesinde görür (Ebu Zehra, a.g.e., s. 12C 110).

Hicaz ve Irak bölgelerinde gelişen bu fıkıh ekollerini birbirinden kesin çizgilerle ayırmak mümkün değildir. Çünkü re'yci ve Küfeli olarak tanınmış Alkame (ö. 62/682), İbrahim en-Nehai (ö. 96/914) ve Ebu Hanife gibi müctehidler sıhhat şartları bulununca ahad haberi de kabul ve tatbik etmişlerdir. Yine Medineli ve eserci olarak tanınan Said b. el-Müseyyeb (ö. 94/712), ez-Zuhri (ö. 124/741), Ahmed b. Hanbel (ö. 241/855), İmam Şafii (ö. 204/819) ve Malik b. Enes (ö. 179/795) gibi müctehidler de re'y ve kıyası uygulamışlardır (Hayreddin Karaman, İslam Hukukunda İctihad, Ankara 1975, s. 109).

Bu iki ekolün ictihad ve ihtilafına şunları örnek verebiliriz:

a. Küfe ekolü, cehri olsun hafi olsun, imama uyularak kılınan namazda cemaatin kıraatini uygun bulmuyor. Bu konuda Cabir b. Abdillah'ın (ö. 74/693) rivayet ettiği "Kim bir imama uyarak namaz kılarsa, imamın okuyuşu ona yeterlidir" hadisi ile, Hz. Ali'nin (ö. 40/660) "İmanın arkasında okuyan, çirkin hareket etmiş olur" sözüne dayanır (İbn Ebi Şeybe, el-Musannef, Haydarabad 1966, I, 375-377).

Medine ekolü ise cehri namazlarda okunmamasını, hafi namazlarda ise okunmasını tercih eder. Dayandıkları deliller şunlardır: Abdullah b. Ömer (ö. 74/693) "Biriniz imama uyarak namaz kılarsa ona imamın kıraati yeterlidir" demiş; Ebu Hüreyre'nin naklettiği bir hadiste de, cehri olarak kılınan bir namazda, Hz. Peygamber cemaatten birinin Kur'an okuduğunu işitmiş; kendi okumasını zorlaştırdığı için, namaz sonunda onu bundan menetmişti. Bundan sonra halk cehri namazlarda imamın arkasında okumayı terketmişlerdi (Malik, Muvatta ; I, 44).

b. Re'y ehlinden İbrahim en-Nehai Hz. Peygamber'in namazda, yatırılan sol ayak üzerine oturduğunu ifade eden rivayetlere dayanıyor. Eser ehlinden el-Kasım b. Muhammed (ö. 102/720) ise namazda oturuş şeklini çevresindekilere gösterirken, sağ ayağını dikiyor ve sol kabası üzerine oturuyor. Bunu yaptıktan sonra da Abdullah b. Ömer'in aynı şekilde yaptığını naklediyor (Malik, a.g.e., II, 47). Buna göre, her bölge, kendi üstadlarından elde ettiği bilgiyi nakletmiş ve uygulamıştır.

c. Yine iki ekol arasında mahkemede, tek şahid ve bir yeminle karar verilebileceği konusunda ihtilaf edilmiştir. Medine ekolü "Hz. Peygamber'in bir şahid ve bir de yeminle hükmettiği" rivayetini esas alarak uygulamada bulunmuştur.

Küfe ekolü ise, "iki erkek şahidin şahitliğini alın, iki erkek bulunamazsa bir erkek ile iki kadının şahitliği de olur" (el-Bakara, 2/282) mealindeki ayet ile, "Beyyinenin davacıya, yeminin ise davalıya ait olduğunu" bildiren hadise dayanarak, "Bir şahid ve bir yeminle hüküm verme" görüşünü kabul etmez. Diğer yandan Küfeliler; "Şahid ve yeminle hüküm verme" hadisini sağlam bir yoldan işitmemişlerdir (Şafii, el-Ümm, VII,182; Zeylai, Nasbü'r-Raye, IV, 95 vd.).

Sonuç olarak vahiy ve Sünneti akıl ve tecrübe ile yorumlayan ve toplumda karşılaşılan problemleri toplum yararı yönünde çözmeye çalışan re'y veya Irak ekolü İslam hukukuna akılcı bir dinamizm kazandırmış, yüzyıllar boyunca uygulamayı kolaylaştırmıştır. Ancak gelişen ve değişen hayat şartları karşısında bu dinamizmin de yenilenmesi ve geliştirilmesi gereklidir.

Hamdi DÖNDÜREN


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

Sizde içinde Rey Ve Rey Taraftarları kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Rey Ve Rey Taraftarları kelimesi anlamı 20 defa okunmuştur. [242483] Rey Ve Rey Taraftarları kelime anlamı, Rey Ve Rey Taraftarları nedir, Rey Ve Rey Taraftarları ne demek, Rey Ve Rey Taraftarları sözlük anlamı

Paylaş