Rü'yet-İ Hilal Nedir

Rü'yet-İ Hilal Nedir ? Rü'yet-İ Hilal Ne demek ?

1-)RÜ'YET-İ HİLAL



Hilal'in görülmesi. Hilal; ay'ın batı tarafında göründüğü sıradaki halidir. İkinci ve üçüncü günü ay'a da aynı isim verilir. "Rü'yet" görme anlamındadır. Rü'yet-i hilal de bu hilallerin izlenerek çıplak gözle görülmesi anlamında bir İslam fıkıh terimidir.

Güneş ve ayın hareketleri bütün toplumlarda ay ve yıl hesapları için bir ölçüt olarak kabul edilmiştir. Kameri takvim, ay ve yıl hesaplarında ayın hareketlerini esas alan takvimdir. İslam dininin temel ibadetlerinden olan oruç ve hac ibadetlerinin vakitleri, ayın dünya etrafındaki dönüşlerine göre belirlenmiştir. Kur'an'da şöyle buyurulmaktadır: "Sana hilalleri soruyorlar. De ki: Onlar, insanlar ve hac için vakit ölçüleridir" (el-Bakara, 2/ 189).

Kameri aylar, hilalin batıda görülmesiyle başlar. Hilalin tekrar batıda görünmesi bazen yirmi dokuz bazen de otuz gün sürdüğünden, kameri ayın başlangıcını tesbit etmek ancak onu sürekli izlemekle mümkündür.

Ramazan orucuna başlamak ve orucu bitirmek Ramazan ve Şevval hilallerinin görülmesiyle olur. Şaban ayının yirmi dokuzuncu günü hilal gözetlenir; şayet hava bulutlu ise veya hilal gözetlendiği halde görülmezse, Şaban ay'ı otuz güne tamamlanır ve Ramazana böyle başlanır. Kameri aylardan genellikle yedisi yirmi dokuz, beşi otuz gündür. Hangi ayın yirmidokuz, hangisinin otuz gün olacağı astronomi bilginlerince dahi daha önceden tespit edilemediğinden, İslam'ın bu iki temel ibadeti olan oruç ve Hacc'ın tam zamanında yapılabilmesi için hilalin her ay veya en azından Recep, Şaban, Ramazan, Şevval ve Zilhicce aylarında izlenmesi gerekmektedir. Hilali izleme, ibadete bir zemin hazırladığı için aynı zamanda bir ibadettir. Cenab-ı Allah'ın (O sayılı günler) Ramazan ay'ıdır. İnsanlar için bir (rehber ve) hidayet kaynağı olan Kur'an bu ayda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu ay'a erişirse (bu ay'ın hilalini görürse) oruç tutsun" (el-Bakara, 2/185) buyurması bu ibadetin başlangıcını belirlemiştir. Dolayısıyla hilalin rü'yeti ile yani görülmesiyle oruç ibadetine başlanır.

Hilal ile ilgili olarak Hz. Peygamber (s.a.s)'den bize intikal etmiş hadisler bir hayli çoktur. Ebu Hureyre (r.a), Peygamber Efendimiz (s.a.s)'in şöyle buyurduğunu söyler: "Ramazan orucunuzu hilali gördüğünüzde tutun. Hilali gördüğünüzde açın. Şayet hava kapalı olursa (ay'ın tespitine engel olursa) otuza tamamlayınız" (Buhari, Savm, II; Müslim, Siyam, 19, H. No: 1081; Nesai, Siyam, 9; Darimi, Sivam, 2; Ahmed b. Hanbel, II, 422).

Başka bir rivayette ise şöyle buyurur: "Hilali görmedikçe orucu tutmayın. Hilali görmedikçe orucu bozmayın. Hilali gördüğünüzde orucu açın. Şayet hava kapalı olursa (hilalin görülmesine engel olursa) otuz gün sayın" (Ahmed b. Hanbel, II, 430, 456).

Abdullah İbn Abbas (r.a), Rasulüllah (s.a.s)'in şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Orucu Ramazan'dan önce tutmayın. Orucu hilali gördüğünüzde tutun. Hilali gördüğünüzde açın. Şayet hilalin görülmesine bulut engel olursa otuz günü tamamlayın" (Nesai, Siyam, 13; Tirmizi, Siyam 5, H. No: 688).

Diğer bir rivayette: Abdullah İbn Abbas der ki: Ramazan ayından önce oruca başlayanlara şaşarım. Halbuki Rasulüllah (s.a.s) şöyle buyurdıı:

"Orucu hilali gördüğünüz de tutun ve hilali gördüğünüz zaman açın. Şayet hava kapalı olursa (hilali görmenize mani olursa) sayıyı otuza tamamlayın " (Nesai, Siyam, 12; Darimi, Savm, 2; Ahmed b. Hanbel, I, 221; İmam Malik, Muvatta, Siyam, I, H. No: 3).

Abdullah bin Ömer (r.a)'den Rasulüllah (s.a.s)'in Ramazan'ı anlatarak şöyle buyurduğu rivayet olunur: "Hilali görmedikçe orucu tutmayın. Hilali görmedikçe orucu açmayın. Şayet hava kapalı olursa (hilali görmenize mani olursa) görüldüğü gibi kabul edin " (Buhari, Savm, 11; Müslim, Siyam, 2, H. No: 1080; Nesai, Siyam, 10, 11; Darimi, Savm, 2; Muvatta, Siyam, I, H. No: I).

Hava bulutlu olduğu takdirde ise, Ramazan hilali bir adil kişinin, Şevval hilali de iki adil kişinin şahitliğiyle sabit olur.

Hilali gözleyen ve gördüğünü beyan eden kimsenin, adil olması şarttır. İmam-ı Merginani (Hilali gördüğünü söyleyen kimsede) mutlaka adalet aranır. Zira İslami meselelerde, ibadet hususunda fasıkın haberi makbul değildir. Tahavi'nin "ister adil olsun, ister adil olmasın" sözünün tevili mestur olması (adil mi, değil mi bilinmemesi) halindedir" (İmam Merginani, Şerhu Bidayetil-Mübtedi, Kahire 1965, I, 121) diyerek, önemli bir konuya işaret eder. Hilali tek başına gördüğünü iddia eden fasık bir kimse "Ulul-emr" ve "kadı'ya" müracaat eder. Eğer mü'minlerin velayetine haiz olan bu kimseler hilali gördüğü hususundaki bu beyanını tasdik ederlerse mesele yoktur. Bu durumda bütün mü'minlerin oruca başlaması gerekir. Ancak adil olan bir kimse hilali gördüğünü ilan ederse, kadı (hakim) tasdik etsin veya etmesin, bunu duyan kimselerin oruca başlamaları farzdır (Fetavay-ı Hindiyye, I,197-198). Çünkü Ramazan ayının girdiği, adil bir kimsenin beyanıyla sabit olmuştur.

Ramazan orucunun başladığını tespit için tek kişinin hilali gördüğüne dair şahitliği, şu hadis-i şeriflere dayanılarak yeterli görülmüştür.

1- Nafi' Hz. Ömer'in oğlu Abdullah'ın şöyle söylediğini rivayet eder:

"İnsanlar hilali izliyorlardı. Ben Rasulüllah (s.a.s)'e onu (hilali) gördüğümü haber verdim. Bunun üzerine Rasulüllah (s.a.s) oruç tuttu ve insanlara orucu tutmalarını emretti" (Ebu Davud, Savm, 7, H. No: 2342; Darimi, Savın, 3; Hakim, el-Müstedrek, I, 423).

İkrime, Abdullah İbn Abbas'ın şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: "Bir bedevi Rasulüllah (s.a.s)'e geldi. "Ben hilali gördüm" dedi. Rasulüllah, "Lailahe illallah Muhammedur-Rasulüllah'a şahitlik eder misin?" dedi. Bedevi "Evet" dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz "Ey Bilal, insanlara bildir de yarın oruç tutsunlar" buyurdu (Tirmizi, Savm, 7, H. No: 691; İbn Mace, Savm, 6, H. No:1652; Ebu Davud, Savm, 14, H.No: 2340, 2341; Nesai, Siyam, 8, H. No: 2115; Darimi, Savm, 7; Hakim, Müstedrek,

Tirmizi, bu hadisi şerifi rivayet ettikten sonra şunları söylüyor: "İlim ehlinin çoğu bu hadisle amel ederek oruç tutmak için yalnız bir kişinin şahitliği de makbuldur demişlerdir. Nitekim İbnul Mübarek, Şafii, İmam Ahmed ve Küfe ehli bu görüştedir. Buna mukabil orucun bozulması için en az iki şahidin gerekli olduğunda ittifak vardır".

"Ramazan'ın bittiğini gösteren Şevval hilalini tesbitte iki şahid gereklidir" derken, şu hadislere dayanılmaktadır:

1- Rib'i İbn Haris, Peygamber Efendimizin sahabelerinden birinin şöyle buyurduğunu rivayet eder: "İnsanlar Ramazan'ın son günü hakkında ihtilafa düşmüşlerdi. Bu sırada iki bedevi geldi ve "Dün akşam hilali gördük" diyerek Rasulüllah (s.a.s)'in yanında Allah'a yemin edip şahitlik ettiler. Bunun üzerine Rasulüllah (s.a.s) insanların orucu bozmalarını emretti" (Ebu Davud, Savm, 13).

Bu ravilerden zikredilen ikinci bir rivayet şöyledir: "Rasulüllah (s.a.s) Ramazan'ın otuzuncu gününü tamamlamak üzere ve oruçlu iken sabahleyin iki bedevi geldi. Allah'tan başka ilah olmadığına yemin ederek önceki akşam hilali gördüklerine dair şahitlik ettiler. Bunun üzerine Rasulüllah (s.a.s) emriyle oruca son verildi" (Darekutni, Siyam, 14).

Yine aynı ravilerden nakledilen üçüncü bir rivayet şöyledir: "Müslümanlar Ramazan'ın otuzuncu gününü tamamlamak üzere oruçlu iken sabahleyin iki bedevi geldi. Allah'tan başka ilah olmadığına ve dün hilali gördüklerine dair şahitlik ettiler. Bunun üzerine Rasulüllah (s.a.s)'in emriyle oruca son verildi" (İbn Hanbel, IV, 314).

Ebu Umeyr İbn Enes der ki: "Rasulüllah (s.a.s)'in sahabilerinden olan Ensar kabilesine mensup amcalarım şu hadisi rivayet ederek dediler ki: Havanın elverişsizliği yüzünden Şevval ayının hilalini göremedik ve oruç tutuyorduk. Gündüzün geç vakitlerinde bir kafile geldi; dün hilali gördüklerine dair şahitlik ettiler. Bunun üzerine (Rasulüllah (s.a.s) insanların oruçlarını bozmalarını ve ertesi gün bayram namazına gitmelerini emretti" (İbn Mace, Siyam, 6 H. No: 1653; Nesai, el-İdeyn, 21; Ahmed b. Hanbel, V, 87).

Hz. Enes (r.a)'den şu hadis-i şerif nakledilir: "Enes'in amcaları Rasulüllah (s.a.s)'in huzurunda hilali gördüklerine dair şahitlik ettiler. Bunun üzerine Rasulüllah (s.a.s) insanlara oruçlarını bozmalarını ve ertesi gün bayram namazına gitmelerini emretti" (Ahmed b. Hanbel, III, 279).

Abdurrahman b. Ebi Leyla şöyle der: "Ömer (r.a)'le beraber bulunuyorduk. Ona bir adam gelip "Şevval hilalini gördüm" deyince Hz. Ömer (r.a) "Ey insanlar orucunuzu bozun" dedi" (Ahmed b. Hanbel, I, 28).

Her ne kadar Hz. Ömer (r.a)'den rivayet edilen bu haber tek kişinin şahitliği ile Ramazan orucunun bozulabileceğini ifade ediyorsa da, diğer hadislerde iki veya daha çok kişinin şahitliği beyan edildiği için, Ramazan orucunun sona erdiğine karar vermek üzere en az iki şahidin gerektiği hükmü verilmiştir. Bununla beraber, tek kişinin şahitliğini kabullenen alimler de vardır.

Hanefi mezhebine göre Ramazan hilalinin görülmesinde aranan şahit sayısı Şevval hilalinin görülmesinde aranandan farklı olduğu gibi, her iki ayda da havanın açık veya kapalı olması durumunda da aranan şahit sayıları değişmektedir:

A- Orucun başladığını bildiren Ramazan hilalinin görülmesinde gerekli olan şahit sayısı:

a) Havanın kapalı (bulutlu veya sisli) olması halinde Ramazan hilali için tek bir kişinin hilali gördüğüne dair şahitliği yeterlidir. Erkek veya kadın olması farksızdır. Ancak, şahidin müslüman, adil, akıllı veya baliğ olması şarttır.

b) Havanın açık olması halinde iki görüş zikredilmiştir:

aa-Tercih edilen görüşe göre; haberleri zann-ı galib ifade edecek sayıda çok kişinin hilali gördüklerine dair şahitlik etmeleri gerekmektedir. Bu kişilerin sayılarını da tayin etmek Müslüman Ulul-emre (idareciye) bırakılmıştır.

bb-Diğer bir görüşe göre ise; iki adil şahidin şehadeti yeterli sayılmıştır. Günümüzde bu görüşün alınmasını uygun görenler vardır.

B- Orucun (Ramazanın) bittiğini belirten Şevval hilalinin görülmesinde gerekli olan şahit sayısı:

a) Havanın kapalı olması halinde: adil iki erkeğin veya bir erkek iki kadının hilali gördüklerine dair şahitlikleri yeterlidir. Şahitlerin müslüman, akıllı, baliğ, hür ve adil olmaları şarttır.

b) Havanın açık olması halinde; yine iki görüş zikredilmiştir

aa-Tercih edilen görüşe göre, haberleri zann-ı galib ifade edecek sayıda şok kimsenin şahitlik etmeleri gerekir.

bb-Diğer bir görüşe göre ise, iki adil şahidin şahitliği yeterli sayılmaktadır. Bu zayıf görüştür (Hilal hakkında Hanefi mezhebinin görüşleri için bakınız: (Bedayiü's-Sanayi', II, 985, 989; Serahsi, el-Mebsut, Matbuatu's-Saade Kahire (t.y.), III, 139-140).

Şafii hukukçuları ihtilaf-ı metali, yani boylam farkını gözönünde bulundururlar. Buna rağmen, onlara göre hilal doğuda görülürse onların batısında kalan bütün müslümanların bunlara uyması gerekir. Ama batıda görülürse doğudakileri bağlamaz. Aynı meridyen üzerinde olanlar da birbirlerine tabi olurlar. Diğer fıkıh ekollerine göre ise buna itibar edilmez. Dünyanın neresinde olursa olsun, hilalin görülmesi diğer yerler hakkında da geçerlidir. Hilal bir yerde görüldüğünde diğer bütün müslümanların bayram yapmaları gerekir. Bu da İslam ümmeti arasındaki birliği sağlamaya daha uygundur.

Fukahanın büyük çoğunluğuna göre rasathane hesaplarına itibar edilmez. Hilalin görülmesi gerçekleşmediği takdirde önceki ayı otuza tamamlamakla kameri ay başlar. Şafiilerden bazı alimlerle çok az sayıdaki hanefi alimlere göre ise, rasathane hesaplarına da itibar edilir. Ancak yukarıda kaydettiğimiz bütün hadislerde hesap ile hilalin tespiti asla söz konusu edilmemiştir. Rasulüllah (s.a.s)'den sahih senedlerle rivayet edilen bu hadislerde hilallerin sübutunu, hilalin gözle görülmesine bağlamaktadır.

Bu anlamda rivayet edilmiş bütün hadislerin hiçbirinde hesaba itibar edileceğine dair bir işaret mevcut değildir. Hatta Rasulüllah (s.a.s) bir hadislerinde "Biz ümmi bir ümmetiz: yazı bilmez, hesap bilmeyiz" (Buhari, Savm, 13; Müslim, Siyam, 15; Ebu Davud, Savm, 4) buyurarak hesaba itibar edilmeyeceğini kesin olarak belirtmiştir. Sahabenin ittifakı da hesap üzere değil, rü'yet üzere olmuştur.

İslam dini, belli bir zümrenin değil, her sınıf ve milletten insanların dinidir. Hilalin gözle gözetlenmesi havas-avam herkesin imkanı dahilinde olan bir husustur. Hesap esas alındığı takdirde ancak bu işten anlayanlar tahkiki bir bilgiye dayanarak hilali tesbit edebilirler. Genel halk tabakası ile bu işten anlamayanlar onları taklit etmek zorunda kalırlar. Tahkiki bir bilgiye dayanarak bütün müslümanların Ramazan orucuna başlamaları ve bayram yapmaları mümkün olmaz. Bununla beraber rü'yeti esas alan alimlerden bir kısmı, hilalin hesapla kesin olarak tesbit edilebileceğini de kabul etmezler.

Gözle görmenin esas olduğunu söyleyen alimlerin bir kısmı, hesapla hilalin tespitini, müneccim ve kahinlerin sözlerini kabul etme ile aynı durumda görür ve bu gibilerin sözlerine itimat etmenin İslam'da yasaklandığını ifade ederler.

Hanefilerin bu husustaki genel görüşleri ise şöyledir: Astronomi alimlerinin ayın hareketlerini esas alarak yaptıkları hesaplara itibar edilerek Ramazan ayının girdiği ilan edilemez. İbn Abidin şöyle der: "Muvakkitlerin (zamanı hesaplayan uzmanların) sözüne itibar yoktur. Yani halka oruç farz olmak için, onların sözü delil olmaz. Müneccimlerin hesabı ile amel etmek caiz değildir. Muvakkitlerin, filan gecede hilal gök yüzünde şöyle görülecektir demeleri ile oruç tutulmaz." Fetavay-ı Hindiyye'de "Hilal meselesinde müneccimlerin haberlerine müracaat edilmeyeceği gibi; geçerli olan görüşe göre, onların sözleri de kabul edilemez. Hatta bir müneccimin bu hususta yaptığı hesapla, kendisinin amel etmesi caiz değildir" denilmektedir (Fetavay-ı Hindiyye, I, 197).

Meselenin özü şudur: İslam bilginleri, astronomi ilminin sonuçlarını inkar noktasında değildir. Ancak hilalin gözlenmesi, nassla sabit olan bir ameldir. Nitekim Hanefi fukahası bunun vacib olduğunda ittifak etmiştir. İlmin ilerlemiş olması her hangi bir vacibi ortadan kaldırmaz. Kaldı ki; gözle görmenin kalbe vereceği rahatlıkla, takvim yaprağına bakmak arasında büyük bir fark vardır.

Çoğunluğun katıldığı sahih görüşe göre müneccimlerin ve astronomi bilginlerinin bu husustaki sözlerine itibar edilmez. Çünkü hesaplar kesin olsalar da bunları yapanlar hatadan masum değildirler. Nitekim memleketlerin takvimlerinin birbirinden farklı oluşu da bunu göstermektedir. Diğer yandan, hesaplara göre kameri aylar mutlaka otuz veya yirmi dokuz değildir. Sürekli değişkendir. Bir yıl otuz gün süren bir ay, ertesi yıl yirmi dokuz olabilir. Allah Teala, kullarına kolaylık olması için orucun yirmi dokuz olacağını Peygamberi vasıtasıyla bizlere bildirmiştir. Abdullah İbn Ömer (r.a), Rasulüllah (s.a.s)'in şöyle buyurduğunu ifade ediyor: "Ayın yirmi dokuzuncu gecesi olunca hilali görmeden orucu açmayın. Şayet hava kapalı olursa (görmenize mani olursa) sayıyı otuza tamamlayın" (Buhari, Savm, 11).

Abdullah (r.a)'dan nakledilen diğer bir rivayette şöyle der: "Rasulüllah (s.a.s) Ramazan'dan bahsetti. İki elini birbirine vurarak; Bir ay şöyle şöyle ve şöyledir dedi. Üçüncü defasında baş parmağını kapattı ve şöyle buyurdu: "Orucu hilali gördüğünüzde tutun ve hilali gördüğünüzde açın. Şayet hava kapalı olursa (size engel olursa) ayı otuza göre takdir edin " (Müslim, Siyam, 2, H. No: 1080).

Abdullah'dan nakledilen diğer bir rivayet ise şöyle varid olmuştur: "Bir ay yirmi dokuz olur. Hilali görmeden orucu tutmayın ve hilali görmedikçe orucu açmayın. Şayet hava kapalı olursa (görmenize engel olursa) onu takdir edin" (Müslim, Siyam, 3 (7), H. No: 1080; Ebu Davud, Savm, IV, H. No: 2320; Darimi, Savm, V; İmam Malik, Muvatta, Siyam, I). Bu hadis-i şerif'te zikredilen "onu takdir edin" ifadesinden neyin kastedildiği hususunda alimler arasında görüş farklılıkları vardır.

a) İmam Malik, İmam Şafii, İmam Ebu Hanife, Selef ve Halefden Cumhur-u Ulema diğer hadisleri delil göstererek bunun manasının "Şayet hilali göremezseniz ay'ı tam sayı olan otuza göre takdir edin" olduğunu söylemişlerdir.

b) İmam Ahmed İbn Hanbel ise "şayet hilali göremezseniz onun bulut altında olduğunu takdir edin" manasını ifade ettiğini bildirmiş ve ayın yirmi dokuzunda hava açık olur da hilal görülmezse, otuza tamamlanacağını; buna mukabil, hava bulutlu veya sisli olur da görülmezse, hilalin var sayılacağını ve o ay'ın yirmi dokuz kabul edileceğini söylemiştir.

c) İbn Şureyh, İbn Kuteybe gibi bir kısım alimler ise buradaki "onu takdir edin" ifadesinden "Şayet hilali görmezseniz, astronomik hesaplara göre onu takdir edin" anlamının kastedildiğini ileri sürmüşler, ancak bu görüşleri alimler tarafından kabul görmemiştir. Çünkü diğer bir rivayette "... Şayet hilali görmenize hava durumu mani olursa ay'ın sayısını otuz güne takdir edin" diye varid olmuştur (Buhari, Şerh Umdetul-Kari, Muniriye matbaası, Mısır baskısı, X, 201; Müslim, Şerhi Nevevi, VII, 190).

Burada dikkat edilmesi gereken husus şudur: Ramazan ayının başlangıç ve bitiş tarihlerinin tesbitinde başvurulacak yol, hilale bakmaktır. Hilal görülmediği takdirdedir ki birinci görüşe göre bu ayın otuz olduğu takdir edilecek; ikinci görüşe göre ise astronomik hesapların takdirine başvurulacaktır. Bu son görüşün kabule şayan olmadığı belirtilmiştir.

Abdullah İbn Ömer (r.a) Rasulüllah (s.a.s)'in şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Allah hilalleri, vakitleri bildiren vasıtalar kıldı. Hilali gördüğünüzde orucu tutun; hilali gördüğünüzde orucu açın. Şayet hava kapalı olursa (buna mani olursa) takdire çalışın ve bilin ki bir kameri ay otuz günden fazla olamaz” (Hakim, Müstedrek, I, 423).

Rü'yeti esas alanlar, şahitlerin yalan şahitlik etme ihtimali üzerinde de durarak, bunun mümkün olduğunu kabul eder ve derler ki: Şeriat zahir ölçüleri esas almıştır. Her şahitlik hakkında bu durum söz konusudur. Batını ancak Allah bilir (İbn Abidin, a.g.e., s. 214). Bu ihtimali hesaba katan Hz. Peygamber (s.a.s) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır:

"Orucunuz, oruç tuttuğunuz gündür. Fıtır bayramınız, bayram yaptığınız gündür. Kurban bayramınız da bayram yaptığınız gündür" (Tirmizi, Savm, 11).

Hesaba itibar edileceğini söyleyenlerin delilleri:

Peygamber (s.a.s)'in "Biz ümmi bir ümmetiz: yazı bilmez, hesap bilmeyiz"şeklindeki hadisi o günkü bir vakıayı dile getirmektedir. Peygamber (s.a.s) İslam ümmetinin bu hal üzere devam edeceğini söylemiyor. Hesaba başvurmanın müneccimlik ve kahinlikle de bir ilgisi yoktur. Kahinler, yıldızların hareketlerinden fert ve toplumun geleceği hakkında mana çıkarır, kehanetlerde bulunurlar. Oysa rasathane hesapları bir ilimdir, ilmi usullerle neticeye varır.

Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de güneş, ay ve yıldızların belli ölçüler dahilinde hareket ettiklerini, kainatın tamamına bir nizamın hakim bulunduğunu ve bu nizama bir değişikliğin arız olmadığını haber vermektedir. Astronomi ile meşgul olanlar, hassas aletlerle donatılmış rasathanelerde bu hareketleri hesap ederler. Hilalin hesapla tespiti müslümanlar arasında birliği sağlar. Böylece müslümanlar aynı günde oruca başlama ve aynı günde bayram yapma imkanına kavuşmuş olurlar.

Hesaba itibar edilmesini savunan alimler, yukarıdaki delillerine ek olarak, orucun da namaz gibi bir ibadet olduğunu, namaz vakitlerini tespit ederken nasıl hesaba itibar ediliyorsa, oruç konusunda da hesaba itibar edilmesi gerektiğini söylerler.

Şafii alimlerden İman Sübki, hesaba itibar etmenin ötesinde hesabın esas alınması gerektiğini savunur. Ona göre şahitler, hilali gördüklerine dair şahitlik etseler, hesap ehli de o gün görülmeyeceğini söyleseler, hesap ehlinin görüşüyle amel edilir. Çünkü hesap, kesindir, şahitlerin şahitliği ise zannidir (Sübki, İlmul-Menşur fi İsbati'ş-Şuhür, Mısır 1329, s. 26). Aynı mezhebe bağlı İbnu'l-Hacer ise, bu durumda hesaba uyabilmek için hesap uzmanlarının ittifakını şart koşar (İbn Abidin, a.g.e., s. 227).

Bu görüşte olan alimler, her hesap uzmanına güvenilemeyeceğini, vereceği bilgiye dini bir ibadet dayandırılacağından mü'min ve adil olması gerektiğini belirtirler (Muhammed Bahit, İrşadu Ehlil-Mille ila İsbatil-Ehille, Mısır 1329, s. 271).

Meselenin özü şudur: Bir kimse, Şevval hilalini gördüğünü veliyyülemr veya kadı'ya müracaat ederek beyan ederse, onlar tasdik ettiği anda Ramazan bayramı ilan olunmuş demektir. Laik olan (yani din ile devlet işlerini ayrı mütalaa eden) devletler Ramazan-ı Şerif ayının başlangıcını ve bayramını ilan etme hakkına sahip değildirler. Zira bu dini (İslami) bir meseledir. Onların bu konuda velayet hakkı yoktur. Velev ki ilan etseler dahi, hükmen geçerli değildir. Zira velayet hakkı bey'at sonucu ortaya çıkar. Halbuki laik devlet, hangi dinden olursa olsun, bütün vatandaşları eşit kabul etmek durumundadır. Nasıl yahudilerin ve hristiyanların bayram günlerini ilan etmiyorsa, müslümanların bayram günlerini de ilan edemez. Ettiği takdirde, vatandaşlar arasında eşitliği bozmuş ve din istismarı yapmış olur.

Son yıllarda rü'yet-i hilal konusunda, farklı siyasi coğrafyalarda bulunan müslümanlar arasında bir ihtilaf görülmektedir. Bunun giderilmesi için rüyet-i hilal toplantıları yapılmış ve bazı kararlar alınmıştır. Fakat pratikte bu kararların hiç bir faydası olmadığı müşahade edilmektedir. Müslümanlar yine ayrı ayrı günlerde Ramazan orucuna başlamakta ve farklı günlerde bayram etmektedirler. Bunun sebebini Kemalüddin İbnül-Hümam'ın şu tespitinde bulmak mümkündür: "Müslümanların kendi içlerinden bir emir seçmelerinin sebebi; İslam'ın emirlerini (ve hükümlerini) hakkı ile eda etmek içindir" (Kemalüddin İbnül-Hümam, Kitabu'l Müsayere, İstanbul 1979, 265) O, bu ifade ile siyasi şuurun temelini tespit etmiştir. Mü'minlerin kendi içlerinden seçtikleri bir emire itaat etmeleri, nassla emrolunmuştur. Günümüzde bu mahiyette bir emir sahibi bulunmadığı için rüyet-i hilal konusundaki ihtilaflar devam edecektir. Mükellef olan her mü'min, bu durumu iyi düşünüp tağuti güçlerin din istismarı karşısında direnmelidir. Tağuti güçleri reddetmenin bir iman meselesi olduğu asla unutulmamalıdır.

Şamil İA


2-)Ramazan-ı şerifin birinci gününü anlamakta takvimlere güvenilmemelidir. Çünkü oruç, gökte yeni ayı görmekle farz olur. Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem; "Hilali görünce oruca başlayınız!" buyurdu. Halbuki hilalin doğması, görmekle değil hesabladır ve hesab sahih (doğru) olup, hilal, hesabın bildirdiği gecede doğar. Fakat o gece rü'yet-i hilal gerçekleşmeyip bir gece sonra görülebilir ve oruca, takvimle, hesapla değil, hilali görmekle başlamalıdır. (İbn-i Âbidin)

Hilalin doğduğu geceden önceki gecelerde, hiçbir yerde rü'yet-i hilal gerçekleşemeyeceği için, Ramazan-ı şerif, hesabla bulunan günden önce başlayamaz. O gün veya bir gün sonra başlar. O halde oruca takvimle, hesabla değil rü'yet-i hilalle başlamalıdır. (İbn-i Âbidin)


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

Sizde içinde Rü'yet-İ Hilal kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Rü'yet-İ Hilal kelimesi anlamı 38 defa okunmuştur. [242502] Rü'yet-İ Hilal kelime anlamı, Rü'yet-İ Hilal nedir, Rü'yet-İ Hilal ne demek, Rü'yet-İ Hilal sözlük anlamı

Paylaş