Tekfır Mes'elesı Nedir

Tekfır Mes'elesı Nedir ? Tekfır Mes'elesı Ne demek ?

1-)

Fıkıh kitaplarımızın "Elfaz-i Küfür" başlığı altında verdikleri ve çok basit fiilleri dahi küfür sayan ifadelerle; "bir kimsenin doksan dokuz işi kafirce, biri müslümanca olsa onu yine müslüman saymalıyız" kanaatini nasıl bağdaştıracağız? Bir kimseyi kafir sayabilmemiz için ne yapmış olması gerekir?

Bir çok yönü olan ve pek çok izahlar gerektiren bu meselenin bazı yönlerini belirtip, bir-iki ölçü vermeye çalışacağız: Öncelikle insan için en büyük olayın ve varlığın "iman" en korkunç şeyin de "imansızlık" olduğunu bilmek gerekir. "Bir kişinin imanına vesile olabilmek, insan,için üzerine Güneşin doğup battığı her şeyden daha hayırlıdır" buyurulmuştur. Müslümanlar, olabildiğince çok kişinin iman nimetine kavuşmasını ve küfür karanlıklarından kurtulmasını arzu ederler. Esasen o bunun için yaşar, bunun için yaşamalıdır.

"Her günahta küfre açılan bir kapı vardır" denmiştir. Küfür ise insanın bütün iyi amellerini götürür. Bu kadar korkunç bir uçuruma düsülmemesi için alimlerimiz adeta titremişler ve küfre açılan her kapıyi küfür diyerek kapamak istemişlerdir. "Elfaz-i küfür" denilen sözlerin çoğu bununla beraber aynı zamanda "uluhiyyet" dairesine tecavüz sayılabilecek anlamlar taşırlar. Mesela: Ben onunla Cennet'e dahi girmem" ifadesinde dolaylı olarak Allah'ı reddetme anlamı vardır. Eğer o Cennet'e girerse, onu oraya koyacak olan Allah'tır ve yaptığını bilerek yapmıştır (Alim'dir), yaptığı yerli yerindedir (Hakim'dir). Bu sözü söyleyen adam sanki: "Bu, Cennet'e girmeye layık değildir, oraya konulursa isabetsizlik yapılmış olur" demiş gibidir. Bu da Allah'a hata nisbet etmektir ki küfürdür. Bu söz de dolayısı ile küfür olmuş olur. Ancak -Allah'u a'lem- bunu şöyle anlamak gerekir: Bu söz, dolaylı olarak ifade ettiği mana ile küfür anlamı taşır. O dolaylı manayı ancak kafirler öyle düşünebilirler. Müslüman öyle düşünemez, düşünmemelidir. Yoksa; "Bu sözü söyleyen hüküm bakımından kafir olmuştur. Yani, bütün amelleri boşa gitmiştir, karısı boş olmuştur, katli gerekmiştir, mirastan mahrum olmuştur... vb." demek doğru değildir. Belki; "Böyle tehlikeli bir zemine götürecek bir adım atmıştır, Islam bağına küfür ormanının dikenini dikmiştir. Derhal tevbe etmeli ve papatyaları kurutacak bu dikeni oradan söküp atmalıdır biçiminde anlamalıdır. Bu ifadenin sahibi bununla bizzat küfrü (Allah'ı kabullenmemeyi) kastetmiş olmadıkça kafir sayılmaz (Karafi, el-Furuk, IV/295). "Elfaz-i küfür" denilen bu sözlerin pek çoğu ile de "küfür" fetvası verilemez denilmiştir.( Tekmiletül-Furuk, 22)

Diğer söze gelince: Halk arasında böyle söyleniyorsa bu yanlıştır. Çünkü "yüz amelinden birisi müslümanca olmayan" hiç kimse düşünülemez. En katmerli kafirlerde bile, merhamet, cömertlik, iyilik severlik, büyüge saygı... vb. müslümanca bir davranış mutlaka bulunur. Bu takdirde kimseye kafir denilememesi gerekir. Oysa bu söylentinin aslı şudur: "Bir kimsenin küfür mü, değil mi, diye tereddüt edilen bir işi, ya da sözü, doksan dokuz ihtimalle küfre yorulsa (hamledilse), bir ihtimalle de imana hamletme imkanı bulunsa biz onu imana hamleder ve o iş ya da sözüyle ona kafir denilemeyeceğini söyleriz." Bu gerçeği Ö.N. Bilmen merhum şöyle anlatır: "Herhangi bir müslümanın sözünü güzel bir vecihle tefsir ve tevil kabil oldukça fena bir cihete hamletmek, ona göre fetva vermek caiz değildir. Hatta bir hususta küfrü müstelzim (gerektiren) bir çok vecihler bulunduğu halde küfre münafi (zıt) yalnız bir vecih bulunsa, bu bir veche göre fetva verilmesi muvafık olur. Hakikat-i halin (işin gerçeğinin) neden ibaret olduğu ise ilm-i ilahiye havale olunur.(Bilmen, IV/8 (ed-Durru'1-Muhtar, Hindiye ve Kadihandan))

Yoksa Islam'dan olduğu açıkça (bedihi olarak) bilinen bir esası inkar eden birisi, yüz işinin doksandokuzu müslümanca olsa dahi maalesef, kafirdir.

"Müslümanın her fiili müslümanca olmayabilir. Müslüman kafire ait fiiller de işleyebilir. Kafirin de her fiili kafirce olmayabilir. Onda da müslümana ait meziyetler bulunabilir" mealinde bir söz vardır. Fıkıh, ya da akaid kitaplarında zikredilen "Elfaz-i küfür" (küfür sözler)'in anlaşılmasına bu söz de yardımcı olur. Yani bu sözler kafire ait fiillerdendir. Bunu müslüman yaparsa, kafire ait bir vasfı üzerinde taşımış olur. Ama sırf bununla zahiren onun kafir olduğuna hükmedilemez. Içini ise ancak Allah bilir. Tıpkı: "Münafıkın alameti üçtür: Konuştugunda yalan söyler, vadettiğinde cayar, emanet edildiğinde hiyanet eder" hadis-i şerifinde olduğu gibi. Yalan, hulf ve hiyanet münafık işidir. Ama bir müslüman bunları sırf yapmakla münafik olmuş olmaz, bir münafik işi yapmış olur. Bu konuda Ibn Nüceym der ki: Küfür sözlerin çoğu ihtilaflıdır. Böyle ihtilafli sözlerle insanlar tekfir edilemez. Ben böyle bir fetva vermemeye kesin kararlıyım".(Ibn Abidin, NI/285 (Amira)) Bizim ilk imamlarımızın koyduğu ölçü şudur: "Kişiyi imandan çıkaran şeyler ancak onu imana sokan şeyleri inkar etmektir." Ibn Âbidin "Camiul-Fusuleyn"de bunun bir ölçü olarak kaydedildiğini söyler.(agk) Ayrıca: "Müslümandan küfür ithamini kaldıran her söz, zayıf olsa bile tercihe daha layıktır".(Ibn Abidin, Resmü'l-Müfti, 34)

Mes'elenin fıkıh usulü kitaplarımızı ilgilendiren yönü de vardır. Mesela farzları inkar etmenin küfr olduğu söylenir ama hemen şu ölçüye dikkat çekilir: "Farzların bedihi (apaçık) olanları vardır ki, bunları her kim inkar ederse kafir olur. Iman, namaz, hac, zekat... gibi. Buna göre mesela, namaz, dua demektir, böyle yatıp kalkmak diye bir şey yoktur diye te'vil eden dahi kafir olur. Ya da mesela, erkek kardeşim babamın mirasından iki alırken ben bir almayı kabul etmem; böyle şey olmaz diyen kadın kafir olur. Çünkü bu bedihidir. Ama arkada kızını ve oğlunun kızını bırakan varisin kızı mirasın yarısını değil de tamamını istese ve diğerinin hakkını reddetse kafir olmaz. Çünkü bu bedihi değildir. Bunu çoğu hocalar bile bilemezler. Böyle bedihi olmayan farzları inkar eden te'vil ederek inkar ediyorsa kafir olmaz. Kesin delillerle sabit olmuş böyle bir farzı tutarsız te'villerle dahi te'vil eden ve farzıyetini kabul etmeyen kafir olmaz, fasık olur (Mevlana Muhammed Emin el-Lüknevi, Kamerul-Ekmar, I/293). Ayrıca bir de ictihadi farzlar vardır. Mesela Hanefilere göre erkeğin diz kapağı ile göbeği arasını kapatması, gusülde ağzına-burnuna su vermesi farzdır. Birincisi Malıki, diğeri Şafii mezhebinde farz değildir. Bunlardan birisini benimseyenin, diğerinin farz dediğini inkar etmesi küfür de değildir, fisk da değildir. Bunun gibi, zanni delillerle sabit olan vacipleri (ameli farzları) zanni oldukları için inkar edenler de kafir olmazlar. Mesela, kurban kesme hakkında dalaleti kesin bir delil yoktur, onun için ben kurban diye bir şey kabul etmiyorum ve kesmiyorum, diyen birisi kafir olmaz, ama fasık olur. Ancak bunu böyle değil de, "kurban kesme, caniyane bir şey. Ben öyle bir ibadet kabul etmiyorum" diye delilinin zaniliğine bakmaksızın küçümsemek küfürdür.

Bir de İslam'ın duyurulmadığı bir ülkede herhangi bir farzı bilmediği için reddeden, ama Islam'dan olduğu söylendiğinde kabul eden birisi de (Allah'u-a'lem) kafir olmaz. Hatta İslam'ın duyurulmuş olduğu yerlerde bile bedihi (apaçık) olmayan farzlar için de aynı şey söylenebilir.

Görüldüğü gibi, küçük bir söz ya da fiilden dolayı müslümanları tekfir etmek, müslümanca bir davranış değildir. Rasulüllah (sav) hiç böyle yapmamıştır. Ashabı arasına giren ve kimliklerini tanıdığı münafıkları dahi ifşa etmemiştir. Onun ashabı, tabiin ve tebe-i tabiin de tekfirden siddetle kaçınmışlardır. Bu işi daha çok H. 8. asırdan sonra, yaygın bir hastalık haline gelmiştir.(Cemaleddin Kasimi, el-Cerh vet-Tadil, 39 vd.) Imam Ebu Hanife oğlu Hammad'ı itikadi konuları tartışmaktan yasaklarken, oğlunun, kendisinin de konuştuğunu hatırlatması üzerine: "Biz tartışırken, aman karşı tarafı küfre nispet ederiz endişesiyle, kafamızda kuş varmış da uçacakmış gibi konuşuyoruz, oysa siz, pervasız davranıyorsunuz" cevabını vermiştir.

Aliyyu'1-Kari der ki: "Bid'at ehlinin kötü taraflarından biri, birbirlerini tekfir etmeleridir. Ehli sünnetin güzel yönlerinden biri ise tekfir etmeyip, hatalı saymalarıdır".(Serhii 1-Fıkhı 1-Ekber, 243) Onun için ehli sünnet olarak bizler itikaden bozuk mezhepleri bile kafir değil, batıl mezhepler olarak vasıflandırırız. Bu yüzden: "Bir kafiri müslüman sanmakla yapılacak hata, bir müslümanı kafir saymakla yapılacak hatadan çok daha hafiftir" denmiştir.

Böyle hassas ve tehlikeli bir konuda Rasulullah'ın şu öğütlerini göz önünde bulundurmak gerekir: "Bir mü'mini küfr ile itham eden onu öldürmüş gibi olur" (Buhari, Iman 7; Tirmizi, Iman 16)

"Bir kimse müslüman kardeşini tekfir ederse, küfür ikisinden biri üzerine döner."(Müslim, Iman 26; Müsned, N/142)

"Her hangi bir müslüman diğer bir müslümanı tekfir ettiğinde o kafirse kafirdir, değilse kendisi kafir olur."(Ebu Davud, Sünnet 15)


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

Sizde içinde Tekfır Mes'elesı kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Tekfır Mes'elesı kelimesi anlamı 11 defa okunmuştur. [244545] Tekfır Mes'elesı kelime anlamı, Tekfır Mes'elesı nedir, Tekfır Mes'elesı ne demek, Tekfır Mes'elesı sözlük anlamı

Paylaş