Usul-Ü Tefsir Nedir

Usul-Ü Tefsir Nedir ? Usul-Ü Tefsir Ne demek ?

1-)USUL-Ü TEFSİR



Tefsir usulü ya da İlmu Usuli't Tefsir, Kur'an-ı Kerim'in insanlar tarafından anlaşmasına yardımcı olmak üzere onu, insanların zihinlerine, akıllarına yaklaştırma çalışmaları diyebileceğimiz tefsirin ve müfessirlerin prensiplerini, şartlarını ve çerçevesini belirleyen, tarihini tesbit eden ilim veya ilimlerin hepsine birden verilen isimdir. Zaman zaman "Kur'an İlimleri" (Ulumu'l-Kur'an) adıyla da anılmıştır. Hatta ilk devirlerde Tefsir usulü yoktur, ulumu'l-Kur'an vardır ve bu iki kavram birbiri yerine kullanıla gelmiştir.

Tefsir usulü, Allah kelamı olan Kur'an üzerinde her önüne gelenin beşeri bir takım arzu ve heveslerle Kur'an lafızları üzerine yüklenilmesi mümkün olmayan manalar yüklemeye kalkışması ve böylece manevi bir tahrif yoluna gidilmemesi için ortaya çıkmış ve duyulan ihtiyaç ölçüsünde gelişmiş bir bilim dalıdır. Mesela Hz. Peygamber (s.a.s.) hayatta iken nasıl onun dışında herhangi bir insanın tefsirine ihtiyaç duyulmamışsa aynı şekilde Tefsir usulüne de ihtiyaç duyan olmamıştır. Çünkü sahabe-i kiramın, Kur'an'ın lafızlarının delaleti üzerinde herhangi bir tereddüdü veya sorusu olduğunda hemen vahiyle desteklenmekte olan Peygamber'e müracaatla müşkilini halediyordu. Bu yüzden Asr-ı Saadet'te tefsir usulü'nün varlığından bile bahsedilmemektedir.

Ama İslam aleminin sınırları genişleyip Arap olmayan unsurların da İslam'a girmesiyle H. II. asırdan başlayarak tefsire duyulan ihtiyaç yanında, tefsirin kontrol altına alınması ve dolayısıyla prensiplerinin konulması, bir çerçeve çizilmesi, her önüne gelenin -bu arada sapık bir takım mezheb saliklerinin kendi mezheblerini tervic eder mahiyette aslı astarı olmayan, herhangi bir ilmi ve şer'i dayanaktan yoksun- bir takım tefsir ve te'villerde bulunmaya kalkışmaması için bir takım ön şartların tesbit edilmesi ihtiyacı da bunun peşinden ve kendiliğinden ortaya çıkmıştır.

Dolayısıyla tefsir usulü'ne ilişkin ilk eserler de, ilkönce tefsirlerin mukaddimeleri şeklinde olmak üzere zamanla müstakilleşerek ulaşabildiğimiz kadarıyla H. III. asırda kaleme alınmış olmalıdır. Aynı zamanda meşhur bir mutasavvıf olan Haris el-Muhasibi (öl. 243/857)'nin "el-Akl ve Fehmu'l Kur'an" adlı eseri bu sahadaki ilk müstakil çalışma olarak takdim edilmektedir. Daha sonraları Ali İbn İbrahim el-Hufi (öl. 430/1038) tarafından kaleme alınan "el-Burhan fi Ulumi'l-Kur'an"ına bu sahadaki ilk eserdir diyenler de vardır.

Oldukça dağınık ve sistematik olmaktan uzak ilk çalışmalardan sonra tefsir Usulü'nde ilk ciddi çalışma herhalde Ebu'l-Ferec İbnu'l-Cevzi (öl. 597/1200) tarafından yapılmış olmalıdır. Bu sahadaki "Fununu'l-Eman fi Ulumi'l-Kur'an" (Hasen Ziyauddin Itr tahkiki ile Beyrut 1408/1987) ile "Acaibu Ulumi'l-Kur'an" (Abdulfettah Aşur tahkiki ile Kahire) anılan tefsir usulü çalışmalarının ana kaynaklarından olması hasebiyle önemlidir. Acaibu Ulumi'l-Kur'an ise daha sistematik olup Kur'an ilimleri onbir bab'a ayrılarak incelenmiştir. Bundan iki asır sonra ez-Zerkeşi (öl. 794/1392)'nin yazdığı, "el-Burhan ti Ulumi'l-Kur'an"da Kur'an ilimleri 47; Suyuti (öl. 911/1506)'nin en-Nikayesi'nde 55; et-Tahbir fi Ulumi't Tefsir'inde 102 ve bu sahadaki en meşhur eser olan el-İtkan fi Ulumi'l Kur'an'ında 80; İbn Akile el-Mekki (öl. 1150/1737)'nin ez-Ziyade ve'l İhsan fi Ulumi'l-Kur'an adlı eserinde de 150 ilim olarak ele alınıp incelenmiştir (Abdulğafur Mahmud Mustafa Cafer, Dirasat fı Ulumi'l-Kur'an, Kahire 1987, s. 49-60; Ali Turgut, Tefsir Usulü ve Kaynaklarr, İstanbul 1991, s.13-43; Menna el-Kattan, Mebahis fı Ulumi'l-Kur'an, Kahire 1981. s. 8-10).

Bu eserlerden sonra zamanımıza kadar ve zamanımızda yazılan tefsir usulü sahasındaki müstakil eserlerde herhangi bir yeniliğe rastlamıyoruz. Belki bir takım sivriler tarafından, anılan klasikleşmiş eserlerdeki bazı ilimlerin reddedilmesi veya sınırlandırılması veya inkarı gibi bir takım şaz ve genel kabul görmeyen girişimler söz konusu olabilmiştir.

Bunların dışında tefsir usulü sahasında yukarıda anılan eserlerde söylenilecekler söylenmiş, genel hatlar çizilmiş, prensipler oturtulmuştur ve bu yüzden yeni bir şeyler söylemeye aslında pek gerek de kalmamıştır. O halde yapılan ve yapılacak olan belki bu eserlerdeki bilgileri biraz daha sistematize etmek, daha kolay anlaşılır ve istifade edilir hale getirmektir ki genelde yapılan da budur.

Bütün bu çalışmalar İslam'ın birinci derecede kaynağı olan Kur'an-ı Kerim'i tahriften korumak, ondan insanlığın istifadesini kolaylaştırmak ve daha yaygın hale getirmek gayesine yöneliktir. Bu hizmeti yanında Kur'an'a bakış açısını daraltmak ve Kur'an'ı tefsire girişecek olanların önüne aşılması oldukça zor görünen engeller koymak suretiyle cesaretlerini kırmak gibi bir fonksiyonundan da bahsedilebilir.

Ama asırlar boyu süren tecrübeler, hem de Kur'an'ı ve İslam şeriatını bozma veya yozlaştırma çalışmaları karşısında tefsir usulü alimlerinin tesbit edip koyduğu ön şartlar da neticede "Bir müfessirde olmazsa olmaz" özelliğine sahip şartlardır.

Bu cümleden olmak üzere bir müfessirin herşeyden önce sağlam ve sağlıklı bir inanca sahip, müttaki bir mü'min olması, tefsire başlarken kendi şahsi arzu ve heveslerinden, indi düşüncelerinden kendini soyutlaması, tefsire ilk önce Kur'an'ı Kur'an'la tefsirle başlaması, onda bulamazsa Hz. Peygamber'in hadislerine ve sünnetine, onda da bulamazsa sahabenin, sonra da tabiunun açıklamalarına müracaat etmesi, dil ve edebiyat olarak Arapçayı, Kur'an'la ilgili usul ilimlerini çok iyi bilmesi şart koşulmuştur. Son zamanlarda bir müfessirin bilmesi gereken ilimlere tabii bilimler de eklenmiştir.

Bunun yanında tefsir usulü alimleri, müfessirin adabını da şöyle tesbit etmişlerdir: Kur'an'ı tefsir edecek kişi hüsnüniyyet sahibi, tefsirden maksadı fesat değil Kur'an'a ve İslam'a hizmet olmalı, güzel ahlak sahibi, İslam'ın amel ve ibadet yönüne dikkat eden, doğruyu ve güıeli arayan, naklettiği bilgilerde dikkatli, alçak gönüllü, yumuşak huylu, hoş geçimli, izzet-i nefis sahibi, hakkı açıkça söyleyebilen, tekellüfsüz, vakarlı, değerini ve ilmini taşıyabilen ideal bir müslüman olmalıdır. Konuşurken veya yazarken ölçülü, kendisinden daha alim olanlara öncelik hakkı tanıyıp onlara saygılı olmalıdır (Menna el-Kattan, a.g.e., s. 293-296). Ancak bu adaba ve şartlara riayetten sonradır ki Kur'an tefsirinde hata oranı herhalde azalacak, buna rağmen vukubulacak hatalar da beşeri te'viller olarak tescil olunacaktır.

Bedreddin ÇETİNER


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

Sizde içinde Usul-Ü Tefsir kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Usul-Ü Tefsir kelimesi anlamı 25 defa okunmuştur. [242839] Usul-Ü Tefsir kelime anlamı, Usul-Ü Tefsir nedir, Usul-Ü Tefsir ne demek, Usul-Ü Tefsir sözlük anlamı

Paylaş