Yahüdilik Nedir

Yahüdilik Nedir ? Yahüdilik Ne demek ?

1-)Allahü tealanın Musa aleyhisselama bildirdiği Musevilik dininin bozulmuş ve değiştirilmiş haline verilen ad. Yakub aleyhisselamın on iki oğlundan biri olan Yahuda’nın neslinden gelenlere nispetle veya Filistin’in güney bölgesinde kurulan Yahuda Krallığına nispetle Yahudi diye anılan kimseler bu dine mensup oldukları için Yahudilik denilmiştir. Dinler tarihi kitaplarında ve bazı kaynaklarda “Musevilik” ile “Yahudilik” aynı manada kullanılmışsa da Yahudilik daha ziyade, Museviliğin bozulmuş şekli için kullanılmaktadır. Bugün yaşayan ilahi dinlerden mensubu en az olanı ve tarihi en eski olanı Yahudiliktir.

İbrahim aleyhisselamın küçük oğlu olan İshak aleyhisselamın oğlu Yakub aleyhisselamın bir adı da İsrail idi. Bunun on iki oğlunun neslinden gelenlere “Beni İsrail= İsrailoğulları” denildi. Yakub aleyhisselam zamanında Ken’an diyarına, bugünkü Sayda, Sur, Beyrut ve Suriye’nin bir kısmında yerleşen İsrailoğulları, Yusuf aleyhisselam zamanında Mısır’a yerleştiler. Önce rahat bir hayat sürdüler. Daha sonra büyük bir zulüm ve sıkıntı gördüler, köleliğe düştüler.

Musa aleyhisselama peygamberlik emri bildirilince, insanları zorla kendine taptıran Mısır hükümdarı Firavun’u da imana davet etti. Firavun ve ona tabi olan Mısır’ın yerli halkı Kıbtiler, Musa aleyhisselamın davetini kabul etmediler. Hatta Musa aleyhisselama inanıp, Allahü tealaya ibadet eden İsrailoğullarına şiddetli zulüm yaptılar. Firavun, Musa aleyhisselamın mucizelerini görünce; “Musa büyük sihirbazdır. Bizi aldatıp memleketimizi elimizden almak istiyor!” dedi. Yanındaki vezirlere sordu. Onlar da; “Sihirbazları topla onu mağlup etsinler!” dediler.

Ülkenin her tarafından sihirbazlar getirildi. Mısır halkı önünde ipleri yere attılar. Her ip yılan görünüp Musa aleyhisselama doğru yürüdü. Hazret-i Musa asasını yere bıraktı. Büyük bir ejderha olup iplerin hepsini yuttu. Sihirbazlar şaşırdılar. Olanlar karşısında Musa aleyhisselama iman ettiler. Firavun kızdı ve onlara:

“O sizin ustanızmış. Ellerinizi ayaklarınızı keseceğim. Hepinizi hurma dallarına asacağım!” dedi.

Îman etmiş olan o kimseler:

“Biz Musa’ya inandık. Onun Rabbine sığındık. Yalnız O’nun af ve merhametini isteriz.” dediler. Firavun onların el ve ayaklarını çaprazlama keserek işkenceyle şehit ettirdi.

Allahü teala, Firavun ve Musa aleyhisselama inanmayan Kıbtilere türlü musibetler verdi. Kafirlerin suları kan oldu. Kurbağa yağdı. Cilt hastalıkları başgösterdi. Üç gün karanlık oldu. Firavun bu mucizeleri görünce korktu. İsrailoğullarının Mısır’dan çıkmasına izin verdi. Musa aleyhisselam İsrailoğullarını alıp Kudüs tarafına gitmek üzere Mısır’dan çıktı. Onlar yoldayken Firavun izin verdiğine pişman oldu. Askerleriyle arkalarına düştü. Mucize olarak Kızıldeniz açılıp Musa alehisselam ve ona inananlar karşıya geçti. Firavun geçerken deniz kapandı. Askerleriyle birlikte boğuldu.

İsrailoğulları yolda giderken öküze tapanları gördüler. Musa aleyhisselama: “Biz de böyle tanrı isteriz!” dediler. Hazret-i Musa; “Allahü tealadan başka ibadete layık olan ilah yoktur. Allahü teala sizi kurtardı.” buyurdu. Sonra Tih Çölüne düştüler. Yolu şaşırdılar. Aç ve susuz kaldılar. Olanlar karşısında pişman olup Musa aleyhisselama geldiler. Kendilerine nimetler vermesi için Allahü tealaya yalvarmasını istediler. Musa aleyhisselam dua etti. Allahü teala gökten Men (bıldırcın eti) ve Selva (helva) indirdi. Hazret-i Musa asası ile yere vurunca su çıktı. Men ve Selvadan yediler sudan içtiler. Bir müddet sonra “Helva ile etten bıktık. Bakla, soğan gibi şeyler isteriz.” dediler. Musa aleyhisselamı gücendirdiler. Bunun için kırk sene şaşkın ve perişan halde çölde kaldılar.

Musa aleyhisselam kardeşi Harun aleyhisselamı yerine vekil bırakıp Allahü teala ile konuşup vahiy almak üzere Tur Dağına gitti. Orada kırk gün ibadet etti. Allahü tealanın kelamını işitti. Allahü teala, Tevrat kitabını ve on emrin yazılı olduğu levhaları indirdi. Musa aleyhisselam Tur’da iken Tih Çölünde Samiri adındaki bir münafık çıkıp, herkesteki altınları, süs eşyalarını topladı ve eritti. Bunlardan bir buzağı heykeli yaptı. “Musa’nın ilahı budur. Buna tapınız!” dedi. İsrailoğulları buzağı heykeline tapmaya başladılar. Harun aleyhisselamı dinlemediler. Musa aleyhisselam Tur’dan dönüp onları görünce çok üzüldü ve kızdı. Samiri’ye lanet etti. İsrailoğulları pişman olarak yalvardılar. Musa aleyhisselam Tevrat’ı ve on emri onlara tebliğ etti. Tevrat’a göre ibadet etmeye başladılar.

Musa aleyhisselam ümmetiyle birlikte Lut Gölünün güney taraflarına geldi. Uç bin Ûnk adında bir melikle harp etti. Şeria Nehri doğusundaki yerleri ele geçirdi. Eriha şehri karşısındaki dağa çıktı. Ken’an diyarını uzaktan gördü. Yerine Yuşa aleyhisselamı halife bırakıp bir rivayete göre milattan 1605 sene önce 120 yaşında orada vefat etti. Eriha şehrini ve sonra da Kudüs’ü Yuşa aleyhisselam Amalikalılardan aldı.

İsrailoğulları bozulup yetmiş bir fırkaya ayrıldılar. Daha sonra Davud aleyhisselam hükümdar oldu. Kudüs’ü tekrar aldı. Böylece Yahudilerin en parlak zamanı başladı. Davud aleyhisselama peygamberlik emri bildirildi ve Zebur kitabı indirildi. İsrailoğullarını Musa aleyhisselamın dinine davet eden Davud aleyhisselam Mescid-i Aksa’nın temelini attı. Daha sonra oğlu Süleyman aleyhisselam babasının attığı temeller üzerine Mescid-i Aksa’yı çok süslü bir şekilde yaptırdı. İçinde Tevrat, diğer emanetler ve on emrin yazılı olduğu levhalar bulunan Tabut-ı Sekine’yi yani Mukaddes sandığı mabedin bir odasına koydurdu.

On iki kabileye ayrılmış olan Yahudiler, Süleyman aleyhisselamın vefatından sonra iki devlete ayrıldılar. On kabile İsrail Devletini, diğer ikisi Yahuda Devletini kurdular. Azgınlaşarak hak yoldan ayrılıp taşkınlık ettiler. Gadab-ı İlahi’ye uğradılar. İsrail Devleti M.Ö. 721’de Âsurlular; Yahuda Devleti ise M.Ö. 586’da Babilliler tarafından yıkıldı. Âsurlular, Babil Devletini işgal ettiler. M.Ö. 587’de Âsurlu Hükümdarı Buhtunnasar Kudüs’ü yakıp yıktı. Yahudilerin çoğunu öldürdü, kalanlarını da Babil’e sürdü. Bunlar arasında genç yaşta olan Üzeyr aleyhisselam da vardı. Bu karışıklıkta o zamana kadar bozulmadan gelen Tevrat yakılarak yok edildi. Bu hakiki Tevrat çok büyüktü. Bu muazzam kitabı Üzeyr aleyhisselamdan başka kimse ezberlememişti. Babil esaretinden kurtulan Üzeyr aleyhisselam Tevrat’ı Yahudilere yeniden okutup öğretti. Zamanla birçok yerleri unutuldu ve değiştirildi. Muhtelif kimseler hatırlarında kalan ayetlerini yazarak Tevrat isminde çeşitli risaleler meydana geldi. Azra ismindeki bir haham bunları toplayarak şimdi mevcut olan Ahd-i Atik denilen Tevrat’ı yazdı.

Yahudiler Tevrat’ı unutup doğru yoldan ayrılınca kendilerine nasihat için gönderilen peygamberlere inanmadılar. Çoğunu şehit ettiler. Daha sonra Kudüs Romalıların eline geçince çok Yahudi öldürdüler. Yahudiler kendilerine peygamber olarak gönderilen Îsa aleyhisselamı ve davetini kabul etmediler. Îsa aleyhisselama ve ona inananlara karşı çıktılar.

Îsa aleyhisselama bilinmeyen babanın çocuğu diye iftira ettiler. Onu yalancı peygamber deyip öldürmeleri için Romalılara şikayet ettiler. Îsa aleyhisselamın (gök’e) kaldırılmasından sonra getirdiği hak dini sinsice değiştirdiler. Bolüs adında bir Yahudi hazret-i Îsa’ya inandığını söyleyerek ve Îseviliği yaymaya çalışıyor görünerek hakiki İncil’i yok etti.

Önce Perslerin, sonra Makedonyalıların ve daha sonra da Romalıların hakimiyetinde yaşayan Yahudiler, Roma hakimiyetine isyan ettiler. M.S. 70 senesinde Roma imparatoru Titus, Kudüs’ü tamamen yakıp yıktı. Şehri viraneye çevirdi. Mescid-i Aksa da yandı. Sadece batı duvarı kaldı. “Ağlama duvarı” adı verilen bu duvar yüzyıllarca Yahudilerdeki milli ve dini şuuru ayakta tutmuştur. Titus’un katliam ve zulmünden sonra Yahudiler bölük bölük Filistin’i terk ettiler. Kudüs ve çevresinden kovuldular. Yahudi esirler Romalıların emrinde çalıştırılmak üzere Mısır’a sevk edildiler. Böylece Yahudiler çeşitli Avrupa ve Asya ülkelerine yayıldılar.

Yahudiler gittikleri yerlerde sadece halkı Hıristiyan olmayan yerlerde rahat edebildiler. Zira Îsa aleyhisselamın öldürüldüğüne inanan Hıristiyanlar, Yahudilere Îsa aleyhisselamın katili gözüyle bakıyorlardı. Bu sebeple Yahudilere Hıristiyanlar tarafından çok zulümler yapıldı. Bu baskı ve zulümler sebebiyle, Tevrat’ta geleceği bildirilen ve Yahudilerden olacağına inandıkları bu son peygamberin kendilerini Hıristiyan zulmünden kurtaracağı günü hasretle beklediler. Fakat bekledikleri peygamber Muhammed aleyhisselam Araplardan olunca, O’nu hased ettiler. Hazret-i Muhammed’in hak peygamber olduğunu kesin olarak bildikleri halde kabul etmediler. Müşriklerle ve bazı Hıristiyan kabilelerle birleşerek Peygamber efendimize karşı çıkıp O’nu yok etmeye çalıştılar. Fakat İslamiyetin yayıldığı ve İslam devletinin hakim olduğu yerlerde rahat ve huzur içinde yaşadılar. Hıristiyanların çoğunlukta olduğu veya Hıristiyanların hakimiyeti altında olan ülkelerde çeşitli dini ve siyasi baskılara maruz kaldılar. Yerleştikleri bu ülkeleri de terk etmeye mecbur kaldılar. Miladi 11-14. asırlarda başta İspanya ve Fransa olmak üzere birçok Avrupa ülkelerinde kilisenin Hıristiyanlara bu topluluğa karşı her türlü münasebeti yasak etmesi dolayısıyla her nevi haklardan mahrum bırakılan Yahudiler, Kuzey Afrika’ya ve Osmanlı ülkesine göç ettiler. Osmanlı ülkesinde yerleşen Yahudiler asırlarca huzur ve rahat içinde yaşadılar. Bilhassa İstanbul, Selanik, Edirne ve İzmir gibi merkezlerde yerleştiler. Amerika kıtasının keşfi üzerine bir kısım Yahudiler de bu ülkeye göç ederek yerleştiler.

Kaybettikleri hakları değişik yollardan hareket ederek elde etmeye çalışan Yahudiler, kilisenin emirlerine saygı duymayan Hıristiyanlarla olan temaslarını, mason locaları vasıtasıyla geliştirdiler. Masonlar bu bağlantıyı devamlı olarak inkar ettilerse de sadece kendi üyeleri için çıkardıkları gizli dergi ve kitaplarında Yahudi idealleri için çalıştılar. Kendilerine has ticari zekaları neticesinde faaliyet gösterdikleri ülkelerin ticari hayatlarında etkili oldular. Geçici de olsa bazı haklar elde ettiler. Fransız İhtilali neticesinde kilisenin ülke idaresindeki tesirinin zayıflaması, Yahudilerin belediye ile ilgili bazı meclislere girmelerini sağladı. Ancak Avrupa’da ve dünyanın çeşitli yerlerinde gelişen milliyetçilik hareketleri Yahudilere karşı baskı ve şiddet hareketlerinin yaygınlaşmasına sebep oldu.

19. yüzyılın sonlarında Fransa’daki Dreyfus Olayı ile 20. yüzyılın ortalarında Almanya’da Nazilerin hareketlerinin temelinde bu duygu yatmaktaydı. Polonya ve İngiltere’de de benzeri olaylar görüldü. Bütün dinlere karşı olduğu gibi Yahudiliğe karşı da müsamahalı davranmış olan Türkiye ise ayrıca Yahudiliği Hıristiyanlığa karşı korumuştur. Nihayet Yahudiler 1947 senesinde Birleşmiş Milletlerin kararı ile Filistin’de resmi dili klasik İbranice olan İsrail Devletini kurdular.

Bugün için milli bir din özelliğini taşıyan ve sadece İbranilerin veya İsrailoğullarının daha açık ifadeyle Yahudilerin dini olan Yahudilik’te tek ilah inancı vardır. Ancak Yahudiler “Yehova” veya “Yahve” adını verdikleri bu ilahın sadece kendi ilahları olduğuna inanırlar. Bu ilah kendiliğinden vardır. Doğmamıştır ve doğurmaz. Her şeyi görür ve bilir. Affetmek veya cezalandırmak ancak onun elindedir. Milli ilah olarak kabul edilen Yehova diğer kavimlerle münasebetlerinde daima milleti olan İsrailoğullarını destekler ve onlara hareket tarzı tayin eder. Bütün insanlığı aydınlatmak, uyarmak, mutlu kılmak için Yehova İsrailoğullarını seçmiştir. Yehova aynı zamanda savaşçı bir ilahtır. Düşmana karşı ordunun başında veya içinde bulunur. Yehova, milleti adaletsizlik yapsa bile onları bırakmaz. İsrail milleti yenildiği zaman Yehova, milletine kızmış ve düşmanı kılıç olarak kullanmıştır. Savaş hali dışında toprak ürünleri ve insan zürriyeti bakımından nimetler yağdırır. Sosyal teşkilatlanmayı ve kralın tayinini Yehova yapar. Kral, Yehova’nın gölgesi ve hahamların başıdır. Yahudiler zaman zamanYehova’dan başka tanrılar da kabul ettiler.

Yahudilikte peygamberlik de milli bir karakter arz eder. Yahudiler sadece İsrailoğullarından olan peygamberlere inanırlar. Başta hazret-i Musa olmak üzere bütün Yahudi peygamberleri kabul ederler. Yalnız bunlardan hazret-i Davud’la hazret-i Süleyman bir melik olarak telakki edilir. Bu peygamberlerin dışında herhangi bir peygamberi kabul etmezler. Îsa ve Muhammed aleyhimesselamın peygamberliğine inanmazlar. Onlara göre mümin olabilmek için peygamberlerin hepsini kabul etmek şart değildir.

Yahudilikte gaipten haber veren bir kimse peygamberdir. Bu itibarla bazan bir kahin peygamberden üstündür.

Peygamberler yaşayış ve davranış bakımından insanlardan farksızdırlar. Onlar da diğer insanlar gibi günah işlerler ve kötülük yaparlar. Nitekim onlara göre; hazret-i Nuh sarhoş ve ahlaksızdır, hazret-i Lut iki kızıyla zina etmiştir, Davud aleyhisselam da bir zanidir ve Süleyman aleyhisselam putlara tapmıştır. Hazret-i Harun kendisi putperest olduğu gibi kavmini de teşvik etmiştir.

Yahudilikte melek inancı vardır. Meleklere karşı aşırı bir şekilde saygı gösterilir. Fakat çeşitli devir ve mezheplere göre melek inancı değişiklik gösterir. Bazıları da hiç kabul etmezler. Âhirete, kaza ve kadere imanın da mevcut olduğu Yahudilikte insanın vücudunun ayrı ruhunun ayrı olduğuna ve ruhun kıyamete kadar ölmeyeceğine inanılır. Ba’su ba’del-mevt, yani öldükten sonra tekrar dirilme vardır. Mesih’in geleceği kabul edilir. Mesih ergeç gelip Yahudileri kurtarıp dünyada barışı sağlayacaktır. Böylece Yehova’nın krallığı kurulacak ve Yahudilerin dünya hakimiyeti ideali gerçekleşmiş olacaktır.

Yahudiler ibadetlerini Sinagoglarda yaparlar. Sinagog Kudüs’teki Beyt-i Mukaddes’in (Mescid-i Aksa) yıkılmasından sonra Yahudilerin mabed olarak kullandıkları yapılara verilen addır. Sinagoglara “Havra” adı da verilir.

Sinagoglarda Tevrat tomarlarının saklandığı “Aron ha-kodeş” denilen Kudüs’e yönelik kutsal bir bölüm vardır. Sinagoglarda Yahudilerin dini ve milli sembollerinden biri olan “Menora” adı verilen “yedi kollu şamdan” bulunur. Tevrat kaynaklı yedi kollu şamdan tarih boyunca Yahudilerin en önemli, sembolü olmuştur. Bugün de İsrail Devletinin sembolü yedi kollu şamdandır. Tevrat’ın Huruc (çıkış) bölümü 25/31-37’de; “Ve halis altından bir şamdan yapacaksın. Ve onun kandillerini yedi kollu yapacaksın.” denilmektedir. Onların diğer bir sembolü, Kral David’in mührü olarak kabul edilen iki üçgenden meydana gelmiş “Magen David” denilen altı köşeli yıldızdır.

Yahudilikte ibadetleri “Haham” adı verilen din görevlileri idare eder. Hahamların Hıristiyan papazları gibi günah affetmek yetkileri yoktur. Ancak ibadetleri idare ederler. Dini ayinleri ve hahamların ibadeti idare tarzı Musa aleyhisselamdan sonra gelen peygamberler tarafından daha çoğaltılmış ve değiştirilmiş, yeni esaslar ilave olunmuştur. Davud aleyhisselamdan sonra, ona gönderilen Zebur’un da ayinlerde okunması veya çalgı ile çalınması ibadete eklenmiştir. İbadet esnasında en önemli an Tevrat rulolarının bohçalar içerisinden çıkarılması ve haham tarafından okunmasıdır. Sinagogda Yahudiler sesli bir şekilde Tevrat parçalarını okurlar. Okunan ilahiler İbranicedir. Yahudilerde ibadet sadeceSinagogda değil evlerde de yapılır. İbadet sırasında Kudüs’e dönülür. Kadınlar ibadete katılamaz. Ancak başları örtülü olarak ibadeti seyredebilirler. Yahudi ibadetinde bir düzen, disiplin yoktur. Herkes canının istediği gibi ilahilere katılır veya yanındakilerle sohbet eder. Onlara göre Sinagog bir mabetten ziyade bir toplantı yeridir.

Yahudilikte ibadetler günlük, haftalık ve yıllık olmak üzere üç kısma ayrılır. Günlük ibadet sabah, (güneşin doğmasından sonra), öğle (öğleden güneş batıncaya kadar olan zaman) ve akşam yapılır. Bu günlük ibadetler Sinagog’ta toplu olarak yapıldığı gibi ferdi olarak da yapılır.

Hahamlar tarafından idare edilen ibadet sırasında cemaatin de katıldığı metinler haham tarafından sesli ve makamla okunur. Tahminen bir buçuk saat süren dua büyük bir gürültü içinde hahamın duası ve mukaddes kabul edilen şaraptan içmesiyle son bulur. Duaların en önemlisi sayılan 16 tanesi ayakta yapılır. Yahudilikte cemaat teşkil edilebilmesi için en az on kişinin bulunması ve bu kişilerin 13 yaşına girmiş olmaları gerekir. Mecburi durumlarda ferdi ibadet yapılabilir. İbadetler esnasında özel kıyafetler ve başlıklar giyilir. Fötr şapka Yahudilerin değişmez dini kıyafetidir. Yahudiler kendilerini dünyanın efendileri olduklarına ve giydikleri şapkanın Sion tacı olduğuna inanırlar.

Haftalık ibadet, kutsal gün olan Cumartesi (Şubat= Sebt) günü yapılır. Cuma akşamı güneşin batmasıyla başlar, Cumartesi akşamı sona erer. Bu ibadet Sinagog’ta yapılır. O gün ateş yakmak, çalışmak yasaktır. Yahudi inancına göre, Tanrı Yehova, alemi altı günde yaratmış, yedinci günü istirahat etmiştir. Bunun için Yahudiler yedinci gün olan Cumartesi’yi dinlenmeye ve ibadete tahsis etmişlerdi. Cumartesi onlar için bayram ve resmi tatil günüdür.

Yahudilikte yıllık ibadet olarak yapılan ibadetler değişik zamanlardaki bayramlardır. Pesah, Şavvot, Roş-ha Şanah, Kipur, Suhkot, Purim, Hanuka ve daha birçok bayramları vardır. Pesah Yahudilerin Mısır esaretinden kurtuluşlarının hatırasıdır. Şavvot, gül bayramıdır ki Tevrat’ın ve Evamir-i Aşere’nin verilişinin hatırasıdır. Kipur, büyük oruç günü olup Yahudilerin tövbe edip affedilmelerinin hatırasıdır. Suhkot, kamış bayramıdır. Çöldeki hayatın hatırasıdır. Roş-ha Şanah, yılbaşı olup iki gün devam eder. Purim, şeker bayramı; Hanuka, kandil bayramıdır. SuriyeKralı Antıyokus’a karşı Yahudilerin zaferinin hatırasıdır. Yahudiler her yıl Sion Dağına çıkıp ibadet ederler. Tevrat’ta umumiyetle Kudüs’ü ifade etmek için kullanılan Sion Dağı Yahudi dünya krallığının merkezini temsil etmektedir.

Yahudilikte temel ibadetlerden birisi de kurbandır. Kanlı veya kansız kurban kesilmelidir. Yahudiler her hayvanı, hatta güvercini, en çok koyun, keçi ve sığırı kurban ederlerdi. Eskiden kurban ibadetine çok önem verilirdi. Hazret-i Süleyman’ın Kudüs’te yaptırdığı muhteşem mabedin avlusunda kurban kesmeye mahsus mezbahalar vardı. Kesilen kurbanların kanları havuzlara akıtılır, etleriyse umumiyetle yakılırdı. Kurbanları hahamlar keserlerdi. Kudüs’teki mukaddes yere inhisar ettirilen kurban ibadeti bugün artık kalkmış gibidir. Zamanla tuzsuz ekmekten yapılan çöreklerle, hamursuz adı verilen pideler de kurban yerine geçti. Bunları dağıtmak da kansız kurban kesmek sayıldı. Eti yenilecek hayvanların kesilmesi lazımdır. Başka şekilde öldürülen hayvanın eti yenmez. Yahudi kasapların dükkanlarında “Kaşer” adı verilen bir işaret bulunur ki, bunun manası o dükkanda satılan etin hahamların gösterdiği tarzda kesilen hayvanların eti olduğudur. Yahudiler ancak bu tarzda hazırlanmış bir eti yiyebilirler. Müslümanlar da ancak Allahü tealanın ismi söylenerek kesilmiş olan hayvanın etini yerler. Domuz etini yemezler. Domuz eti yemek Yahudilere de haramdır.

Yahudilik’te, ahlak esasları on kudsi emir, yani Evamir-i Aşere’dir. İnsanların bu on emre harfi harfine uyması lazımdır. Yahudi kitaplarında ve Tevrat’ın Tesniye kitabında ve Huruc (çıkış) kitabında bildirilen on emir şunlardır:

1. Seni Mısır diyarından, esirlik evinden çıkaran Allah benim.

2. Benden başka tanrın olmayacak. Ne gökte, ne yerde, ne de yer altında bulunan şeylerden hiçbirinin suretini, oyma put yapmayacaksın. Hiçbir surette onlara tapmayacaksın.

3. Allah’ın ismini boş yere ağzına almayacaksın.

4. Haftanın altı gününde çalışacak, yedinci günde istirahat edeceksin. Cumartesi (Sebt) gününü daima hatırlayıp onu kudsi kılacaksın.

5. Anne ve babana hürmet edecek, itaat edeceksin.

6. Adam öldürmeyeceksin.

7. Zina yapmayacaksın.

8. Kimsenin malını çalmayacaksın.

9. Komşuna yalan şehadette bulunmayacaksın.

10. Komşunun zevcesine, evine, tarlasına, kölesine, cariyesine, öküzüne, eşeğine ve hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin.

Bu on emir, Yahudilerle Yehova arasında akdedilen bir ahit bir sözleşme olarak kabul edilir. Yehova, bu emirlere uydukça Yahudi milletini koruyacak, aksi halde onları cezalandıracaktır. İsrailoğulları hazret-i Musa’nın şahsında bu emirlere uyacaklarına dair Yehova’ya söz vermişlerdir.

Yahudilikte yeni doğan çocuğa belirli bir süre içinde ad konulur. Erkek çocukları sekizinci gün sünnet edilir. Yahudiler, çocuklara okula başlamadan önce en azından bir sabah, bir de akşam duası öğretirler. Okula törenle gidilir. Haham bu konuda bir konuşma yaparak öğretimi başlatır. Çocuğa Sinagogda 6-7 yaşında dini eğitim verilir. Küçük yaşta Tevrat okuma öğretilir. Yahudilikte evlenme dini bir hükümdür. Yahudilerde başka din mensuplarıyla evlenme caiz değildir. Evlenmeyi gerçekleştiren nikahtır. Nikah genellikle Sinagogta yapılır. Evlenme günü yeni çift oruç tutar. Yahudilikte kadının boşanma hakkı yoktu. Erkek istediği zaman karısını boşayabilirdi. Şimdi ülkelere göre değişik uygulamalara rastlanmaktadır. Yahudi kadınları evlendikten sonra saçlarını örtmeye mecburdur. Bu işi bugün Yahudi kadınları Avrupa’da başlarına peruk takarak yerine getirmektedirler.

Yahudilikte, Yahudi olmayan milletler, putperest (puta tapan) sayılır. Bunlardan uzak durmalıdır. Onlardan mümkün olduğu kadar alakayı kesmelidir. Kısasa karşı kısas yapılır. Bir fenalık yapana aynı suretle mukabele edilir.

Yahudilerin mukaddes saydıkları kitapları Torah ve Talmud olmak üzere ikiye ayrılır. Birincisi yazılı emirleri, ikincisi ise sözlü emirleri ihtiva ediyor derler. Torahı, üç kısma ayırmışlardır:

1. Torah (Tevrat): Yahudiler Tevrat ismini verdikleri beş kitabın Allahü teala tarafından Musa aleyhisselama indirildiğine inanırlar. Bu beş kitap, Tekvin, Huruc, Levililer, Sayılar, Tesniye’dir.

2. Neviim (peygamberler) iki kısımdır. İlk Peygamberler altı kitap, Son Peygamberler on beş kitaptır.

3. Ketubim (Kitaplar): Yahudilere göre on bir kitaptır. Hıristiyanlara göre ise on beş kitaptır. (Bkz. Tevrat)

Yahudilerin Torah (Tevrat)tan sonra mukaddes kitapları Talmut’tur. Musa aleyhisselamın Tur-i Sina’da Allahü tealadan işitip, sözlü olarak anlattıklarının daha sonra yazılmış hali ve Tevrat’ın yorum ve tefsirleri olduğuna inanılır (Bkz. Talmud). Yahudilerin ekserisinin inanmadığı bir Tevrat daha vardır ki buna Şomranim Tevratı=Tora Ha-Şomranin derler. Bu Tevrat’a inananlar yazıcıların Tevrat’a açıklamalar ve ilaveler yapmalarına, hatta harflerini dahi değiştirmelerine karşı çıkmışlardır. Yahudilerin ellerindeki Tevrat’la Şomranim Tevratı arasında 6000 kadar ihtilaf bulunduğu bildirilmektedir.

Yahudilikte birçok mezhep vardır. Zamanımızda kurulanlarla birlikte 100’ün üstünde mezhep olduğu söylenebilir. Bunlardan en meşhurlarının isimleri şunlardır: Sadukiler, Fariziler, Esseniler, Terapöt (Therapettes)ler, Talmudcular ve Karailer, Perisiler, Îseviyye, Yudganiyye ve Sazkaniyye. Bu mezheplerin dışında Muhafazakar Yahudilik, Ortodoks Yahudilik, Hıristiyan Yahudilik ve Reformist Yahudilik gibi çeşitli dini ve siyasi gruplar da vardır. Hıristiyan Yahudilik, bugün Yehova Şahitleri adı altında faaliyet göstermektedir. (Bkz. YehovaŞahitleri)

Yahudilerle ilgili olarak Kur’an-ı kerimde şu bilgiler verilmektedir: Allah tarafından Yahudilere bahşedilen nimetler, uymaları gereken dini hükümler, kendilerine peygamberler tarafından getirilen hükümleri ve tebliğ edilen hususları değiştirmeleri ve doğru yoldan sapmaları, Allahü tealaya karşı ahitlerini bozmaları, verdikleri sözden dönmeleri ve bunu adet edinmeleri, Yahudilerin yaptıkları işlerin kötülüğünden dolayı zillet ve meskenete uğramaları, yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışmaları, bazı peygamberlere ve salih kimselere iftira etmeleri veya onları öldürmeleri, basit çıkarları uğruna hakikatlara yüz çevirmeleri.

Musa aleyhisselama gönderilen hak din, Yahudiler tarafından tahrif edilip değiştirilmiştir. Bugün Yahudilerin Tanah; Hıristiyanların ise Ahd-i Atik dedikleri kitapları okuyan bir kimse, Allahü teala tarafından indirilmiş bir kitap değil, fuhuş, müstehcenlik ve ahlaksızlığı öğreten bir seks kitabı okuduğunu zanneder. Bu kitapların Allah kelamı olmadığını anlayan papaz ve fen adamları, pekçok kitaplar neşrederek, hakikati herkese duyurmaya çalışmışlardır. Fransız papazlarından Richard Simon, Histoira Critique du Vieux Testament kitabında Tevrat’ın Musa aleyhisselama vahyedilen Tevrat olmadığını, sonradan farklı zamanlarda yazılarak bir araya getirildiğini belirtmiştir. Papazın bu kitabı toplattırılmış, kendisi de kiliseden kovulmuştur.

ABD’nin Kaliforniya Üniversitesi profesörlerinden Elliot Friedman’ın 1987 senesinde neşrettiği Tevrat’ı Kim Yazdı? adlı kitap Yahudi veHıristiyan dünyasını karıştırdı. Friedman, Tevrat’ı teşkil eden beş kitabın, beş ayrı ilahiyatçı tarafından yazıldığını ve Musa aleyhisselama indirilen, Tevrat kitabının asıl nüshasıyla hiçbir surette kıyaslanamıyacağını açıkladı. Hıristiyanların inandığı Kitab-ı Mukaddes’in Ahd-i Atik ve Ahd-i Cedid kısımlarının birbirleriyle tenakuz içerisinde bulunduğunu belirten Profesör Friedman, kitabında bunun misallerini zikretmiştir. Ayrıca, Tevrat’ın içerisindeki kitapların da birbirleriyle hatta kendi babları arasında tenakuzlarla dolu olduğuna dikkati çeken Prof. Friedman böyle bir esere ilahi kitap vasfının verilemeyeceğini bildirmiştir.

Prof. Elliot Friedman’a göre bugünkü Tevrat, Musa aleyhisselamdan birkaç asır sonra yaşayan beş haham tarafından kaleme alınmış ve Azra adındaki haham bunları tek tek toplayarak, Ahd-i Atik’in asıl nüshası olduğu iddiasıyla çoğalttırmıştır. Tarih profesörü Friedman, kaleme aldığı eserinde, daha sonra şu ifadelere yer vermiştir:

“Günümüzde, Tevrat’ın üç nüshası mevcut: Yahudiler ve Protestanların kabul etdikleri İbranice nüsha, Katolik ve Ortodokslar tarafından kabul edilen Yunanca nüsha ve Samirilerce kabul edilen Samiri dilinde yazılmış nüsha. Bunlar Tevrat’ın en eski ve en güvenilir nüshaları olarak bilinmelerine rağmen, gerek aynı nüshanın içinde ve gerekse nüshalar arasında birçok yerlerinde tezatlar vardır. Hiçbir ilahi dinde bulunmayan, insanlara zulüm telkinleri, Peygamberlerden bazılarına karşı çok çirkin ve makamlarına yakışmayacak isnadlar vardır. Hakiki Tevrat’ta ise, tezatlar bulunacağından söz edilemez.”

On dokuzuncu yüzyılda İbrani lisanı üzerindeki incelemeler artınca, Tevrat’taki beş kitabın Musa aleyhisselama ait olmadığı ve Ahd-i Atik’teki kitapların muhtelif zamanlarda bir araya getirildiği ispat edildi. Bu hususta, Avrupalı pekçok tarihçi, papaz ve piskopos eserler neşretmişlerdir.

Musa aleyhisselamın bildirdiği hak dinde adalet, sevgi, iyilik ve hoşgörü emredilmekteyken tahrif edilmiş ve bozulmuş Tevrat’a dayanan Yahudilikte üstün ırk inancı, insan katliamı, kan içme, yakma, işkence gibi pekçok sapık görüş ve emirler yer almaktadır. Yahudilerin üstün ırk oldukları, onlara ait olan dünyanın diğer milletler tarafından gasb edildiği temel inancı hakimdir. Bu sebeple Yahudiliğin emirleri asırlardır süren kin ve nefreti ve akıl almayacak katliamları ihtiva etmektedir. Tahrif edilmiş olan Tevrat’taki bir ifade şöyledir: “İşte benden ve miras olarak sana milletleri mülkün olarak yeryüzünün uçlarını da vereceğim. Onları demir çomakla kıracaksın. Bir çömlekçi kabı gibi onları parçalayacaksın.” (Tevrat, Mezmurlar bölümü 2/8-9). “Ve Allah’ın Rabbin sana teslim edeceği bütün kavimleri bitireceksin, gözün onlara acımayacak (Tevrat, Tesniye bölümü 7/16).

Bugün Yahudi Devleti olan İsrail’in işgal ettiği yerlerdeki masum ve savunmasız insanlara uyguladığı vahşet, asırlar önce uydurulan bozuk Yahudiliğin emridir.


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Sizde içinde Yahüdilik kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Yahüdilik kelimesi anlamı 12 defa okunmuştur. [240839] Yahüdilik kelime anlamı, Yahüdilik nedir, Yahüdilik ne demek, Yahüdilik sözlük anlamı

Paylaş